Bundan ötürü, ben diyorum ki, aydınlık dostlarının politikası yoktur; ama düşmanlarının vardır. Bu yüzden tıpkı sizin o ateşi çalan, neydi adı, Prometheus gibi sürekli yenilirler. Yenildim ben de. Gayet açık. Zaman içinde kazansalar da yenilirler.
Güç bir deneyimden sonra iyileşmek, sol beynin hayat hikayemizi anlatmak için sağ beynimizle birlikte çalışması sayesinde gerçekleşir. Çocuklar kendi hikayelerine dikkat etmeyi ve onları başkalarıyla paylaşmayı öğrendikleri vakit, derisi sıyrılan dirsekten başlayarak büyük bir kayba veya travmaya kadar her şeye daha sağlıklı bir şekilde tepki gösterebilirler.
Sıradan yıkıcı hayal kırıklıkları, bastırıldıklarında intikam almak için geri dönerler. Cennet yitirildiğinde insanlar hiçbir şey olmamış gibi devam edemez.
Başlangıçta en azından demokratik bir düzende kanunları kabul ettiğinizde onlara uyacağınız fikri hakimdi, ardından kuralları kabul ettikten sonra onları yakalanmadan çiğnemeye çalışma fikri ortaya çıktı ve böylece hem kurallar oldukları yerde kaldı hem de istediğinizi elde etme şansına eriştiniz.  Yanına kâr kalma dünyasında arzunuz kuralların değişmesi değildir; hatta yanınıza kâr kalması tatmin sebebinizse kurallara bel bağlarsınız, böyle bir dünyada arzunuz kurallar tarafından kısıtlamamanın bir yolunu bulmaktır. Kuralları sadece yaptığınızın yanına kâr kalmasına son vermek istiyorsanız değiştirirsiniz.
Amerika’da yeni bir ahlak anlayışının kendini gösterdiği olasılığını ciddiye almamız icap ediyor. Bu yeni ahlak anlayışında kurallar çiğnenmek için değil, çiğnenmelerinin yanımıza kâr kalması için vardır.
Muhtemelen kitaplar yalnızca çocukluk döneminde hayatımızda derin bir iz bırakır. Hayatımızın ilerleyen yıllarında okuduklarımızı beğenir, eğlenceli bulur, onlar vasıtasıyla bazı görüşlerimizi değiştirebiliriz ama daha ziyade zaten düşündüğümüz şeylerin teyidini görürüz kitaplarda…
Neden yaşamadığımız olaylar hakkında yaşadıklarımızdan daha fazla şey biliyormuş gibi görünürüz? Çünkü çıkıp gitmeyi sadece bu mümkün kılar ve hayal etmemize yoksunluk sebep olur.
Toplumsal yaşam başkalarının bizimle ilgili algıları ile bizim kendi gerçekliğimiz arasındaki uyuşmazlıklarla örülü. Temkinli olmaya çalıştığımız zaman aptallıkla suçlanıyoruz. Utangaçlığımız kendini beğenmişlik, başkalarını memnun etme isteğimiz dalkavukluk olarak algılanıyor. Bu yanlış anlamalara son vermek istiyoruz ama birden boğazımız kuruyor, ağzımızdan çıkan sözlerden hiçbiri asıl söylemek istediklerimiz olmuyor. En büyük düşmanlarımız üstümüzdeki mevkilere atanıyor, bizi çekiştirmeye devam ediyorlar.