Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“İçten bir tebessüm soluk benizlere renk,minicik sevgi dolu bir dokunuş ölmek üzere olan ruhlara can veriyor. Biraz ilgi,biraz sevgi;işte yaşama sevinci…”
Sayfa 246Kitabı okudu
Abdulhamid Han
Abdulhamid Han, acil bir iş zuhur edince, gecenin hangi vakti olursa olsun uyandırılmasını ister, ertesi güne bırakılmasına rıza göstermedi. Bu hususta mabeyn başkatibi Esat Bey hatıratında şöyle demektedir: "Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için Sultan'ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı." Acaba Sultan'a emr-i Hakk mı vakı oldu?" diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açılarak Sultan elinde havlu ile kapıda göründü. Yüzünü kuruluyordu. Tebessüm etti: "Evlad! Bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Kapıyı daha ilk vuruşunuzda uyanmıştım, fakat abdest aldığım için geciktim; kusura bakma! Ben bu zamana kadar milletimin hiç bir evrakına abdestsiz imza atmadım.. Getir imzalayalım.." dedi. Ve besmele çekerek evrakı imzaladı. Hatta zevcesi, Abdülhamid Han'ın bu hususiyetiyle alakalı şöyle bir nakilde bulunmuştur: " O, yatağının başında daima bir tuğla bulundururdu. Yataktan kalktığında çeşme mahalline kadar abdestsiz yere basmamak için bununla teyemmüm alırdı. Sebebini sorduğumda: " Bunca Müslümanların halifesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, Ümmet-i Muhammed bundan zarar görür." dedi
Reklam
Her üniversiteli öğrencinin yaşadığı otogardan büyük bir adam ol bakışlarıyla uğurlanmam! Otobüsün camından dışarıya bakarken, “Büyük adam olacağım ama ben daha çok küçüğüm, nasıl olacağım? Nasıl yapacağım?” düşüncesiyle biraz tebessüm biraz burukluk ile el sallayışım.
Sayfa 15 - KDY YayıncılıkKitabı okudu
Kader celladına Sessiz uzat boynunu; Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine Yalnız bir düşünceye yum gözlerini Son darbe inmeden evvel, en son anda Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol; Düşüncen kurtarsın seni senden, Bil! Biraz sonra Ebediyen senindir Senden uzak olan her şey ...
• "Hünkàr'ım," dedi o zaman çekinerek de olsa Ömer. "Biraz dinlenmeniz gerekiyor. Zira uzun bir kuşatma olabilir ve bunun sevk ve idaresi için diri ve çok güçlü olmalısınız!" Usulca mırıldandı Hünkâr: "Ben Sultan Mehmed im, Önündeyim Konstantin'in, Yakarım ben bu şehri, Bir tebessüm için." •
yüzleşmek
Mutlaka bir sürü hüzünle ve olumsuzluklarla karşılaşmışız. Hatta daha acısını da görmüşüz. Ama unuttuğumuz bir gerçeklik daha var. Acaba bizim için geçerli olan bu durum karşısında karşımızdaki insanlara olan yaklaşımlarımız nasıl? Hadi kendi açımızdan bakalım: Bizler ne kadar dürüst ve güvenilir bireyleriz. Sır tutmayı, güven vermeyi, insanlarımızı mutlu etmeyi ne kadar başarabiliyoruz? Evet her birimizin içinde birer burukluk vardır. Ama birlikte bunu neden aşamıyoruz. O samimiyeti, o içtenliği neden kazanamıyoruz? Neden insanlarımızın da ağır birer yüklerini olduğunu unutuyoruz. Ve sadece herkesin bize güzelce yaklaşması gerektiği beklentisi içerisine girerken bu beklentiyi neden insanlarımıza sunmuyoruz. Samimiyetle alıp veremediğiz nedir sizce? Herkesten bizi mutlu etmelerini beklerken, insanlarımıza birer tebessüm gösterememek samimiyetimizi sorgulamamızı gerektirmez mi? Ne kadar kabul edersiniz bilmiyorum. Sevgi ve samimiyette biraz karşılık bekliyor gibi...
Reklam
Kader celladına Sessiz uzat boynunu; Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine Yalnız bir düşünceye yum gözlerini Son darbe inmeden evvel, en son anda Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol; Düşüncen kurtarsın seni senden, Bil! Biraz sonra Ebediyen senindir Senden uzak olan her şey...
İyi geceler
. Gecelerim uzuyor, vaktin ömrü kısalmır. Uykum gelmir ki, gelmir, sabah gelmir ki, gelmir Nasıl gelsin? Ömrümün akşam çağındayım ben. Biraz durulmak için, Yolda çukur arayan bir bulanık suyum ben. Dost ve tanıdıklardan bir tebessüm dilenen Bir garip yolcuyum ben. Yaşadığım yılları elekledim bir de ben. Kolaydır beğenmemek dereleri zirveden Ömrümün zirvesinde geçenleri taşladım Ben artık yoklugumu yaşamaya başladım. ...
Küçükken beni yıkıp usandıran darbeler, canımı biraz acıtsa da güçlendiriyordu artık beni. Belki de bu büyümekti.
Sayfa 204 - Trend YayıneviKitabı okudu
Biraz uzun ama yararlı olur inşallah :)
“Resulullah, daima düşünceli idi. O’nun susması, konuşmasından uzun sürerdi. O, lüzumsuz yere asla konuşmazdı. Söze başlarken de, sözü bitirirken de, Allah’ın adını anardı. Konuşurken, kısa ve çok özlü kelimelerle konuşurdu. Sözleri gerçek ve yerinde idi. Cümlelerinde ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı. Kimsenin gönlünü kırmaz, hiç kimseyi hor görmezdi. En ufak nimete bile saygı gösterir, hiçbir nimeti yermezdi. Bir nimeti, ne hoşuna gittiği için gereğinden fazla över, ne de hoşlanmadığı için çokça yererdi. Dünya ve dünya işleri için kızmazdı. Fakat bir hak, çiğnenmek istenildiği zaman, o hakkı ikame etmedikçe, hiçbir şey O’nun kızgınlığını gidermezdi. Kendi şahsı ve işi için asla kızmaz ve asla kimselerden intikam almanın peşine düşmezdi. Bir şeye işaret edeceği zaman (parmağı ile değil) bütün eli ile işaret ederdi. Hayret edeceği zaman, elinin duruşunu, tersine çevirirdi. (Yani avuç içi göğe doğru ise onu yere doğru; yere doğru ise, onu göğe doğru çevirirdi.) Konuşurken, beden dilini iyi kullanır, avuç içlerini birleştirirdi. Kızdığı zaman, kızgınlığını hemen giderir ve bu durumu fazla belli etmemeye çalışırdı. Neşelendiği, ferahladığı/mutlu olduğu anlarda gözlerini yumardı. Gülmesi, tebessüm şeklindeydi. Gülümserken de, mübarek ağzındaki dişleri inci taneleri gibi görünürdü.”
Pdf
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.