Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor.
Sayfa 11
Karanlıklar Efendisi, parmaklarıyla benimkileri arayarak, “Alina,” diye tekrarladı. Gözlerime yaşlar doldu, şaşırdım. Uzanarak elinin üstüyle yanağımdaki yaşları sildi. Kanlı dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm peyda oldu. "Yasımı tutacak biri." Çok ağırmışçasına elini indirdi. "Kirletecekleri," dedi soluğu kesilerek, elimi biraz daha sıkarak, "bir mezar istemiyorum." "Peki," dedim. Gözlerimden yaşlar boşaldı. Geriye hiçbir iz kalmayacak. Titredi. Gözkapakları kapandı. "Bir daha," dedi. "Adımı bir daha söyle." Kadimdi, biliyordum ama o an sadece bir çocuktu; çok zeki, gereğinden fazla bir güç bahşedilmiş, omuzlarına sonsuz bir yük yüklenmiş. "Aleksander" Gözleri kırpışarak kapandı. "Yalnız kalmama izin verme." diye mırıldandı. Sonra son nefesini verdi...
Sayfa 401Kitabı okudu
Reklam
yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlar
"Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif Efendi'nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. Hayatımızın bildiğimiz ve bilmediğimiz taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı. Böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendimize sorarız: " Acaba bunlar neden yaşıyorlar? Yaşamakta ne buluyorlar? Hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?" Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onların da birer kafaları, bunun için de, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkum birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç alemleri olacağını hiç aklımıza getirmeyiz. Bu alemin tezahürlerini dışarı vermediklerine bakıp onların manen yaşamadıklarına hükmedecek yerde, en basit bir beşer tecessüsü ile, bu meçhul alemi merak etsek, belki hiç ummadığımız şeyler görmemiz, beklemediğimiz zenginliklerle karşılaşmamız mümkün olur. ... Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır. "
İştahla gülünmez bizde, Az biraz tebessüm edilir.
Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır. Aradan aylar geçtiği halde bir türlü bu tesirden kurtulamadım. Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif Efendi'nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi.
Sonuna kadar okuyun :’)
Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır. Raif Efendi’nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir insan değildi. Hatta pek alalade, hiçbir hususiyeti bulunmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi.
Reklam
Biraz da Benmişim Senden Geriye Kalan
Sen şimdi yüz yaşındasın Ömrünün rüyaları geçiyor hayalinden Ben geçiyorum yüreğinden akıp gelen Kitap dolusu şiirlerimle Kırışan dudaklarında yanık bir tebessüm Dalıp gidiyorsun karanlıklara
Sayfa 58 - Timaş Yayın GrubuKitabı okudu
Gök kurşuni. Başım biraz yorgun ve içim titriyor. Gök ziyasını benim için kısmış gibi ; içimde dinlenmek ihtiyacı var, içimde hafif gıdıklayıcı bir tebessüm var.
Sayfa 29 - Can Yayınları - 56. BaskıKitabı yarım bıraktı
Yağmur yağmamış hani günlerce. Bir tek bulut yok gökyüzünde. Köylü perişan. Ters giyilen cübbeler nafile, yağmur duaları icâbetsiz. Açı doyurmuşlar, fakiri giydirmişler, yetimin başını okşamışlar, yok yine yok. Bir dervişin yolu o köye düşende ahvâli anlatıp arz-ı hâl eylemişler. “Nerede bir yanlış ettik bilmiyoruz ama vaziyet bu, bize bir yol gösterin, bir de siz ellerinizi yağmurun Rabbine açın” diye niyaz etmişler. Derviş onları iyice dinledikten sonra; “bu köyde ne kadar küçük çocuk varsa hepsini buraya toplayın” demiş. Şaşırmışlar ama vardır bir hikmeti deyip isteneni yapmış köylüler. Derviş baba çocuklarla biraz sohbet etmiş, her birini tek tek dinlemiş. Sıra küçük bir çocuğa gelince tebessüm ederek köylüleri çağırmış yanına. Bakın demiş, dinleyin bu gül yüzlüyü ve anlayın yağmur niçin yağmıyor. O gül yüzlü biraz da mahcup anlatmaya başlamış: - “Babam, bayram için bana yeni bir ayakkabı aldı. Ben her gece uyurken Allah’ım diyorum ne olur yağmur yağmasın. Yağmur yağıp da yeni ayakkabılarım çamur olmasın.” Gönlünü yapmışlar çocuğun, “Biz sana yeni bir ayakkabı daha alırız” demişler. Bulutlar duymuş çocuğun râzı olduğunu, yağmurun Rabbi, haydi demiş bulutlara, köylü çifte bayram eylemiş. Allah aynı Allah, hakikat aynı hakikat, köy aynı köy…
“Büyük bir dinginlik içinde, ebediyen Rua dos Douradores’e, bu yazıhaneye, bu iklime, şu insanlara mahkûm olmuş hayatımı gözden geçiriyorum, ruhumda bir tebessüm suretinden başka bir şey yok. Karnım doyuyor, başımı sokacak bir yerim, hayal kurmak, yazmak, uyumak için biraz vaktim var – Tanrılardan daha başka ne isteyebilir, Yazgı’dan ne bekleyebilirim?”
Sayfa 45 - Can modernKitabı okuyor
Reklam
''Siz aşkı biraz fazla basit olarak görüyorsunuz. Aşk birbiriyle hiç alakası olmayan bir duygular silsilesi değildir.. ... Aşk başka bir şeydir. ... Aşkta devamlı muhabbet, sevgi.. eksiklik, ayrı olmanın üzüntüsü vardır.. Bunlar sizin anlamayacağınız şeylerdir.''
içimde dinlenmek ihtiyacı var..
Gök kurşuni. Başım biraz yorgun ve içim titriyor. Gök ziyasını benim için kısmış gibi; içimde dinlenmek ihtiyacı var, içimde hafif gıcıklayıcı bir tebessüm var.
Çok üzücü :c Şiirin tamamını okumanızı tavsiye ediyorum
Adı Güher'di* Kim olduğum önemli değil, İçinizden biriyim. Sizlere Güher’in, Solan bir menekşenin hikayesini anlatacağım… Parmakları ince inceydi Güher’in,
Sayfa 81
Hiç
Meğer aklını başından alan bu tebessüm, kızın o küçük, o güzel ağzının bütün üst dudağının biraz kısa olmasından kaynaklanıyormuş. Meğer o eşitlikçi tebessüm kendisine değil, bütün âleme, bütün eşyaya aitmiş.
Belki firavunlar piramitlerini kırbaç altında inleyen kölelerin emekleriyle yükselttiler. Günümüzde olay biraz farklı. Köleler belki ben de firavun olurum düşüncesiyle piramidin inşasına gönüllü olarak ve tebessüm ederek katılıyorlar. Biz firavun olmayı iyi bir sonuç saymadığımız için tebessüm etmiyoruz. Firavun olmak için iyi bir başlangıç yapmadığımıza da üzüldüğümüz söylenemez. Surat asmak hakkımız diyoruz, ama bunu eleştiri hakkımızı elde tutabilmek için söylüyoruz. Surat asmamız, Dimyat'ta pirinç bulamadığımız veya evdeki bulgurdan olduğumuz için değil; bizi böyle bir yolculuğa sevk etmek isteyenlerin gasıp olduğunu bildiğimiz içindir. Bundan böyle Müslümanlığımızın herhangi bir tuzağa yem olarak konmasına, kâfirlerin konforu ve tatmin yolları Müslümanların da hakkıdır yollu aldatmacaya bir son verebilmek için surat asmak hakkımız demeyi seçiyoruz.
Sayfa 252
1.296 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.