Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

biredip

biredip
@biredip
.ah .yazı .insan .umut .blog .sürgün .672 .TS biredip.com
Gene de en sevdiğim renk, hep yaz göğü rengi olmuştur.
Reklam
Ölmenin iyisini seçmek de insana yakışır bir iştir.
Bendeki yazma sıkıntısı bir daha yazamama korkusuyla iç içedir.
Yazma SıkıntısıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çünkü yazmak çıplak kalmaktır.
Yazma EndişesiKitabı okudu
İlk kitabı 'Üvercinka'yı bana imzaladığında, 1950'li yıllar, 'sev­mek, ne uzun kelime' diye yazmıştı. Oysa 'sevmek' değildi en uzun kelime, 'ölüm'dü; gelgelelim biz, o yıllarda ölüm'ün değil, sev­mek'in en uzun kelime olduğunu düşünüyorduk. Gençtik de ondan ...
Reklam
Aslında, Türkçe'nin o güzelim deyiş özelliklerinin, hele İstanbul Türkçesi'nin deyiş özelliklerinin, bugünün 'monşer' Bihruz beyleri marifetiyle ne hallere düşürüldüğüne bakıp vahlananların sayısı o kadar az ki ... Üstüne üstlük, bu 'monşer'ler dilin inceliklerinden bîhaber, büyük gazetelerimizin anlı şanlı sayfalarında sahib-i sütun sı­fatıyla arz-ı endam etmiyorlar mı? Va hayfa ki, va hayfa!.. Malum, eskiden, gazetelerimizde, ister fikir gazetesi olsun ister popüler, o sütunlar edip'ler, edebiyat adamları tarafından dolduru­lurdu. Falih Rıfkı'yı, Peyami Safa'yı, Yakup Kadri'yi anımsayınız. İk­dam Gazetesi'nde köşe yazarlarından birinin (1928, 1929 filan ol­malı! ) Ahmet Haşim olduğunu düşünüp, daha da hayıflanınız ...
"Quelle Münasebet?" yazısından alıntı. Metnin orijinaline sadık kalınmıştır.Kitabı okudu
Seni birebir bilmek istemeyişim, yazma isteğimi kaybetme korkumla ilgili. Çünkü kendimi, arzularımı, rüyalarımı, en zayıf yanlarımı ve içimin genişliğini utanıp sıkılmadan açabilmek için gereken cesareti bu bilinmezlikten alıyorum.
Yazan ellerim. Yazan mahzun ellerim ki hiç kimse onlar kadar bilmemiştir yazmanın umarsız yalnızlığını...
Yalnızlık
Yıllar önce defterime yazdığım bir söz geliyor aklıma: “Sevmenin en zor yanı sevilmek...” Ne kadar aptalmışım, sevmenin en zor yanının, kendini bir kenara koyup, sevildiğini görmek olduğunu anlamak için, yalnızlığımı kendime tekrar tekrar tarif etmem gerekiyormuş demek ki.
Türlü YalnızlıkKitabı okudu
Sinemaya gidilir, çıkışta filmden hiçbir şey hatırlanmaz, geriye kalan sadece sevgilinin film boyunca tuttuğu elinizde kalan sıcaklıktır.
Buğulu YalnızlıkKitabı okudu
Reklam
Ya ben? Ben kime adadım hayatımı? Neye adadım? Boşuna mı yaşadım bunca yılı? Üstelik gardiyansız bir hapishanede...
Akşam Olmasın adlı hikâyedenKitabı okudu
Geçmiş günleri düşünmekle akşamlar sona ermiyordu.
Akşam Olmasın adlı hikâyedenKitabı okudu
Öyle ya, insan ağladı mı sonrasında bir gökkuşağı oluşmalı semada.
Bir acıdan kurtulmanın en kestirme yolu onu şiirleştirmek hiç olmazsa benzer bir şiiri okumaktan geçmez mi?
Bütün mevsimler güz, vakitler ikindi Turuncu bir sis inmiş gözlerinin burcuna
Sayfa 12
Sen, kalemde sakladıklarını anlatmalısın. Ki hiçbir çığlık, tutulan sırların sessizliği kadar sağır edici değil…
Reklam
Yağmur taşları eskitiyor, zaman yüzleri. Söylenmeyen her güzellik kalp ağrısına dönüyor. Yazılmamış her şiir ölüm oluyor sonunda.
Sen yazmalısın. Zamanı saklamalısın kâğıtlarda. Çünkü bizden geriye yalnız yazgılar kalıyor.
Erzurum garında banklar üstünde uyku tutmuyor karanlıkları
Kıskanç şiirinden
Dilerim Tanrı'dan ki,sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun, Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun! (Bu şiiri sadece bir şarkı olarak bilen gençliğe de eyvahlar olsun!)
Allahaısmarladık şiirinden
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın, Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git...
Emin misin dedim, âşık olduğuna? Emin olsam âşık olur muydum, dedi.
Reklam
"Her şeye vakti vardır insanın!" "Amca her şeye vaktimiz var mı gerçekten!" "Ölmeye vaktin varsa aşka da vaktin vardır!" demişti hatırlıyor musun yaşlı adam?
Fotoğrafçılar deklanşöre basmadan önce "gülümseyin" diyorlar. Gülümseyin ve örtün yaşadıklarınızı. Eski albümleri karıştırırken, saça takılan yapma güller gibi, dudaklarımızın bir kenarına iliştirilen tebessümler hep acı vermiştir bana.
Yırtılıp atılmamış, ama ikinci kez okunmamış ne kadar çok mektup vardı
Çölün sokakları yoktu ve postacılar adres ararken delirmişlerdi.
Sayfa 164Kitabı okudu
İncecik bir kar yağıyordu gözlerini her kaldırdığında, uzak mı uzak bir geçmişe.
Sayfa 16
Ah, yetişkinliğin her şeyi küçümseyen bilgiçliği...
Sayfa 13
Reklam
Kimse yaşamadan bilemezdi elbet, nereye, neden giderse gitsin, tüm yolculukların insanı çocukluğuna götürdüğünü.
Sayfa 10 - Kırmızıkedi yayınları
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.
Sayfa 7 - Kırmızıkedi yayınları