Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Fitzek’in uzun zaman sonra pıt pıt bir sürü kitabı basıldı, Psikoz da bunlardan biri. Ve harika
Till’in oğlu Max, psikopat bir katil olan Tramnitz tarafından kaçırılmıştır ve şu anda yaşıyor mu ölü mü belli değildir. Till, komiser olan kayınbiraderi yardımıyla Tramnitz’in kaldığı yüksek güvenlikli hapisaneye bir hasta olarak girer.
Bu olay iki kişinin arasında bilinirken hastanedeki bir doktor da her şeyi biliyordur. Till hem doktorun bu sırrı basıl bildiğini, hem de Tramnitz’in oğlu Max’e ne yaptığını öğrenmek zorundadır.
Okuyun bakalım neler gerçek, neler hastalıklı bir zihnin ürünü.
Ben çok beğendim
Değerli bir dostumun tavsiyesi üzerine okuduğum ve utanarak söylemek gerekirse varlığından bile haberdar olmadığım bir kitaptı.
Öncelikle anlatım dili inanılmaz sade ve anlaşılır, belki de birkaç akademik dilde kelime haricinde her okuyan insanın rahatlıkla anlayacağı ölçüde yazılmış, eğer ilgi alanınızda bir kitap ise birkaç saatte okunup rahatlıkla özümsenebilir.
Kitabı uzun uzadıya yorumlayarak kitabın kendi özüne aykırı davranmamak adına, kitabın kendisinden bir paragraf alıntısı ile devam edeyim,
^^ Bir yılın işini altı ay içinde zalimce yutmak neden? Altı ay boyunca on iki saat hazımsızlık çekmek yerine, neden yıl boyunca çalışma on iki ay üzerinden aynı biçimde dağıtılmamalı ve her işçi günde altı ya da beş saatle yetinmeye zorlanmamalı? ^^
Kendi mesai saatlerinize bakın, uzun çalışma saatlerinde ne kadar verimliyiz, veya hangi saat aralığında insan çok daha verimli çalışabilir. Ülkemizde (Çalışma Bakanlığı) şu an çalışma saatleri üzerine bir yasa hazırlığında umarım bu kitap dikkate alınır.
Cuma günü kitaplığımın önünde kafamda büyük boy soru işaretleriyle 'Hafta sonu ne okusam acaba?' diye takılıyordum. Sonra dikkatimi bu kitap çekti ve reading slump'ın verdiği karamsarlığa yenik düşmemek için üstünde fazla düşünmeden hızlıca kitaba başladım. Açıkçası içten içe de kitabın çok karmaşık, abartılı, fazla fazla anlatımlı olacağından korkuyordum. Ama meğerse ne çok yanılmışım. Bir kere Lucy ve Christopher'ı okumak çok çokk güzel ve benim için çok değerliydi! Sonra anlatım o kadaaar akıcıydı kii su gibi böyle sayfalar akıp gidiyor. Hatta bir ara ben bile elimdeki sayfalara şaşırdım ve 'Nasıl yaaa!?' oldum. Sonra Jack ve Hugo etkenleri var ki ikisinin muziplik başlığı altında sakladıkları ince, güzel düşüncelere eridim, bittim, düştüm, yıkıldım. İlk sayfasından itibaren çok sakin, duygusal, muzip, basit ve iyi yürekli yazılmış. Sizi saçma sapan yerlere çekmiyor. Belli bir amaç doğrultusunda ilerliyorsunuz. Sadece ortalarda dedim ki 'Bir şey istiyorum, bir patlama, bir bomba, bir pırıltı. Kitabın enerjisini yükseltecek herhangi bir şey!' Sonra o sonu okudum ve.. göz yaşlarım teker teker düştü. Sadece o çocuğun ağzından çıkacak o tek kelime bile beni ağlatmaya, kitaba 10 vermeme yetti. Çok güzeldi ve yazar onları mutlu bir sona kavuşturduğu için çok çok mutluyum. Anneler gününde de Lucy gibi bir karakteri okumak gerçekten çok anlamlı, güzel bir tesadüf oldu. Herkese bu tatlı ve çokça anlamlı kitabı okumayı tavsiye ederim. Çokça sevgilerim ve güzel dileklerimle, keyifli okumalar dilerim.
Bence kitabın %100 uyumlu müziği: Finale-Danny Elfman (Tabikii Willy Wonka♡)
Kalbi-Selim üzere yaşamak
Bismillahirrahmanirrahim
Şu eseri okuyupta hayatını anlamlandırmayan ve ne için bu dünyaya geldiğini tefekkür etmeyen var mıdır acaba? Okurken gözlerim doldu tüylerim diken diken oldu.
Kitap o kadar güzeldi ki çıkamadım içinden sürekli bir tavsiye ve öğütlerle dolu aynı zamanda ayetler ve hadislerle konulara çok iyi değinilmiş. Çok güzeldi çok beğendim ve birçok konuda ders aldıgım bir eser oldu. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Özellikle cehennem azabı ve dünya hayatının değersizliği kısmı beni çok sarstı.
Sizlere tavsiyem: Bizler ölüm anı gelmeden imanlı ve Allah'ın rızasına uygun bir şekilde yaşayalım ki o iman bizi diri tutup Allah'tan başka gidecek bir sığınamız olmadığını hatırlayalım. Birçok şeye boş zaman ayırabiliyoruz maalesef... İlim öğrenmeye her zaman gayret edelim ve öğrendiklerimizi çevremizdekilerle paylaşalım. Bizler biliyoruz ki İlim amel içindir bunu da hiçbir zaman unutmayalım. Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ tarafından Bizlere indirilen ve bizler için yaşam kaynağı olan Kuran'ı Kerim'e ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) sünnetine sımsıkı sarılalım inşallah.
Rabbim bizleri Salih kullarından eylesin. Sabır ve şükür ile yaşayan kullarından eylesin. Hamd alemlerin Rabb'i olan Allah'a mahsustur
Merhaba
Bugün sizlere Vagon kitap yayınlarından Emine Gücek kaleminden Tıbbi Astroloji kitabı ile geldim.
Burçlarla,astrolojiyle aranız nasıl?
Fal, kehanet,evren merakınız ilginiz var mı?
Kitap 198 sayfa ve başlıklar altında sizi sıkmadan açıklayıcı ve sade bir şekilde kaleme alınmış.İlgisi olmayanların bile merakla okuyacağını
Bir Varis Yükseliyor • Yorumum
4/5
Kitap çok güzeldi, su gibi aktı gitti. Bazı sebeplerden ötürü kitabı yavaş okuma durumunda kaldım bu sebeple yorumda gecikti.
Kitap tam bir giriş kitabıydı, acilen 2. Kitabı istiyorum! Acilen!!! Son sayfalara yaklaştıkça okuduklarım yüzünden şoklardan şoklara sürüklendim... Çok şaşırdım. Ama hafiften hoşuma gitmedi değil. Faythe gerçekten çok güçlü bir karakter. Zaten okudukça kendisi ve Nik ile birlikte bizde güçlerinin farkına varıp onunla birlikte keşfediyoruz. Kitabın evreni, büyüler çok iyiydi. Sadece bir şeye çok sinirlendim tamamen kitapla alakasız daha çok yazarın yaptığı bir tercihle. Ben kitabı okurken bir şey öğrendim... Asıl erkek karakterimiz 2. Kitapta geliyormuş.. asıl erkek karakterleri 2. Kitaplarda okumayı hiç sevmiyorum keşke direkt 1 de görseydik. Bu benim için biraz hayalkırıklığı oldu, Nik'i de baya sevmiştim...
Bunun dışında kitap güzeldi, sevdim. Tavsiye ederim.
Sabahattin Ali, Türk Edebiyatı yazarları içerisinde kendime seçtiğimdir. Evet bir sürü yazarı beğenirim, severek okurum ama O ne yazsa gözüm kapalı okurum. Bu kararı bir günde vermedim tabii ki. Mahkemelerde diye bir kitabı vardır, daha doğrusu savunmaları basılmış daha sonra. Orada bir ifadesi vardı.
"Bu devlet ve bu millet bana birçok
Dominion İncelemesi
Açık konuşmak gerekirse bu sene içinde okumayı planladığı kitaplar arasında 
Dominion en çok merak ettiğim olanıydı. Zira kitabın konusu benim en çok merak ettiğim konuydu: Hristiyanlık Dünya’ya nasıl hâkim oldu? büyük bir hevesle okumaya başladım ancak sonuç bir hayal kırıklığı oldu. Kronik Kitap özellikle tarih alanında çok iyi kitaplar basan
Değişen Be(y)nim
Kitap ve yazar hakkında genel değerlendirme(Dil, üslup, içerik):
Kitaba önce bir üstten bakacak olursak;
Dili ağır ve anlaşılmaz değil, kendi kulvarındaki kitapların/yazarların aksine ‘’En
çok yabancı kelime kullanan, en çok bilendir’’ yaftasına esir olmadan gayet sade ve
akıcı yazılmış. Yani tıp terminolojisine boğulmamış ve bu da bizim gibi
Bu kitabımızda usta kalemin bizlere her zaman vurguladığı gibi toplum, insan ve insanlar özgürdür devlet düzeni altında toplanan toplulukların kısıtlanması vergi sistemi halkın ihtiyaçlarına karşı devletin otoritesi üstüne yapılan kaçırılan bugünün bir nevi Türkiye’sini anlatan muazzam makaleler barındırıyor bir anarşist yazarı okurken önce önyargılı olacak ancak konuya hakim olunca şu söz gelecek aklınıza. Eminim bunları diyeceksiniz “Sanırım bende biraz anarşistim” Emin olun sıkılmadan okuyacağınız aksine size çok şey katacak bu eseri tüm kitap severlere tavsiye ederim.
496 syf.
8/10 puan verdi
Ay ben kasaba hikayesi sevmiyorum derken sanırım sevmeye başladım bir anda bu kitapla :) Su gibi aktı gitti. Bekar baba konusu en sevdiğim, bir de çocuk ondan değilse evlatlıksa yani önceden hiçbir kadını sevmemişse tadından yenmiyor. Hele ki ana karakter kadına çocukluktan beri aşıksa :)
Sevdiğim her unsur toplanmış kitapta. Soft karakterler. Anaokulu öğretmeni kadın düğün gününde terk edilir ve üvey büyükannesinin çiftliği ona miras kalır, tek şart o çiftlikte 1 yıl yaşaması ve evlenmesidir. Komşu çiftlikteki sorunlu yeğenini evlat edinmiş çocukluk arkadaşının çocuğuna ders verirken de sahte evlilik teklifini alır.
Al işte sahte evlilik de var nasıl sevmem kitabı. Gerçi ben sahte evlilikte sahte ilişkinin gerçeğe dönmesini daha çok seviyorum bunda evlendiler ama normal yaşamaya devam ettiler bir süre.
Ya ana karakter erkek o kadar güzel seviyor ki kıza gıcık oldum durmadan işte ben zaten gideceğim 1 yıl sonra hatırlatması yapıp duruyor. Akışına bırak. Çocuk yıllardır seni beklemiş çiftliğinin ismini logosunu her şeyini senin için koymuş.
Hele bir karım diyor ki ne karım mı, karın mı gerçekten diyorum refleks olarak. Şu kız uzunca bir süre şu çocuğu hak etmedi gözümde ama olsun finalde oldular ya yeter. Bir de çocuk yapsalardı tadından yenmezdi ama buna şükür
Kitap +18. Bunun uyarısını da yapalım buraya.
272 syf.
·
Puan vermedi
Ve bitti...
Rum’u, Kürdü, Alevi’si, Türk’ü, Yörük’ü, Çerkez’iyle… süren kardeşliğin, birlikte yaşamı yeniden inşa etmenin hikayesi, kitapları geçti dimağımdan.
Ada serisi Yaşar Kemal’in ölümünden önce kaleme aldığı son kitap dizisiydi. Eşi Tilda Kemal’e ithaf ettiği bir seri.
Son kitabında biraz Yaşar Kemal’den söz etmek istiyorum ve tabii
"Ama sen neyimsin ki benim, sen ki beni asla, asla tanımdan, bir su birikintisinin yanından geçer gibi geçip gittin yanımdan bir taşa basar gibi üzerime basıp gittin, gittin, hep gittin ve beni hiç bitmeyen bir bekleyişe mahkûm ettin, neyimsin ki sen benim?"
Her bir satırında gözlerimin dolarak okuduğum bir kitap. Her okuyuşumda vay be öyle bir aşk var mı dedirten bir kitap. Karşılıksız aşkın ne kadar da acı verdiğini, yıpratığını en güzel şekilde anlatan bir eser. Yazar kadın olmadan sanki bir kadının ağzından anlatırcasına duyguyu çok güzel bir şekilde okuyucuya aktarmış. Bu kitabı okuduktan sonra karşılıksız aşkın ne kadar da zehir gibi bir etki bıraktığını anladım. Aşk çok güzel bir duguda karşılık olunca anlam buluyor. Tekrar olsa tekrar okurum dedirten bir eser.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,9bin okunma
Define kitabının 2.kitabı olan bu eser kesinlikle ilk kitaba göre daha heyecanlıydı. Nasıl başlayıp bitirdiğimi hatırlamıyorum. Kitap su gibi aktı gitti.
Konusuna gelelim: Mirası alan Şakir Bey ve Suzan Hanım İngiliz Köşküne taşınır. Evli mutlu ve çocuklulardır. Hadiye Hanım da yanlarında yaşar ve mutlu mesut gecinirler. Derken bir gece hizmetçilerin çığlığıyla mutluluklarına gölge düşer. Köşkte bir cinayet işlenmiştir. Cinayetin detayları intikam için yapıldığını gösterir. Polis vakayı araştırırken başka bir yerde başka bir cinayet daha işlenir ve bu cinayetle ilişkisi vardır. Tehdit mektupları, göz dağları derken müfettiş Hayret işin içine dahil olur ve olaylar gelişir.
İlk sayfalardan itibaren heyecan sizi içine çekiyor. Vuku bulan cinayetler insanı merakta bırakıyor. Beklenmedik olaylar silsilesi, katılın/katillerin kurnazlıkları,Hayret'in zekası ile kitap çok güzel ilerliyor. Ben çok beğendim kitabı. İyiki okumuşum. Hiç sıkılmadım. Eski dönem polisiye okumayı da sevdiğim için ilk kitaba şans vermiştim 2.yi de başka bir yerde görüp almışım iyiki almışım çünkü ilki biter bitmez buna başladım bu da hemen bitti. :D çok rahatlıkla tavsiye ederim,iyi okumalar :)
