İmdi, İslam'ın birlik, bütünlük kavramı dahilinde her şey boyun eğmiştir, müslimdir, Müslümandır: Çiçeğe duran bir ağaç, boy atmakta olan bir hayvan, rengi veya ağırlığıyla bizzat bir taş, tam anlamıyla Müslümandır. Fakat bu teslimiyet onlara bağlı değildir. Onlar kendilerine yön veren kural ve kanunlardan bağlarını koparamazlar. Sadece insan kendisinin asıl mahiyetini, özünü unutabilir. Nitekim Kur'an ona sen 'ayetlerimizi unuttun!' diye seslenir, Tâhâ, 20/126. O halde Müslüman kendi seçimiyle, ilk kanunu, yani hayata anlam veren birlik ve bütünlüğün kanununu yeniden hatırlamasını bildiği için Müslüman olur. O bu seçiminden, bu imanından ve reddetme yetkisine de sahip olduğu bir vahyi bu kabulünden dolayı tam anlamıyla sorumludur.
Şehre otomobil girmişti. Belediyeye ait bir "Aile Bahçesi" vardı. Bakkallardan biri tekel bayii olmuştu. Ve bir "saz" vardı. Geceleyin duyulan sarhoş naraları da yadırganmıyordu. Değişme akla durgunluk verecek bir hızdaydı. Yenilikleri yadırgayan kimselerin olmasına rağmen, bir zaman sonra onlar da her yeniliği artık doğal bir olay halinde görmeye başlamıştı. İlk zamanlardaki dirençleri zayıflamış, kırılmıştı. Oluşan değişmenin, yenilenmenin ilkin özle ilgili bir olay olduğunu düşünen kimseler artık bunların bütünüyle biçimsel olduğu kanısını taşıyordu. "Madem oluyor, öyleyse doğaldır." diye düşünmeye başlamışlardı.
Bu kitap öylesine okunup bırakılacak bir daha uğranmayacak bir kitap değil. Bir Müslüman olarak hedeflerini, gayelerini, imanından dolayı bir lütuf olarak dünyada Allah'ın seni oldurmak istediği yeri, devleti, medeniyeti sindirebilmek anlayabilmek adına tekrar tekrar okunmalı.