Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra Y.

Büşra Y.
@busraby_
Öğretmen
Lisans
İstanbul
6 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
"Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmis bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar o ektiğini ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi. Sadece çim biçen adamla bahçıvan arasındaki fark dokunuştadır derdi. Çimleri biçen adam orada hiç olmamış gibidir; bahçıvansa bir ömür boyu orada olacak."
Sayfa 184 - ithakiKitabı okudu
Reklam
"Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil..."
“Evlerin arkasından bakmak, bir insana sırtından bakmak gibiydi. İçinde neler olduğu hiç anlaşılmaz.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Birine bağlanmadan önce, ‘bağlandığımda acı çeker miyim?’ diye korkarken , bağlandıktan sonra ‘acaba o acı çekecek mi?’ diye korkmaya başlarız; kendi acılarımız bize tahammül edilebilir gözükürken, kendimizi her acıya dayanabilecek gibi hissederken, onların hiçbir acıyı taşıyamayacaklarından, kendi acılarının altında ezileceklerinden çekiniriz.. Terk edildiğimizde bile, bütün kızgınlığımızın arasında ‘şimdi bensiz ne yapacak’ diye sorarız kendimize...
Ölüm üzerine.. "Her gidenle biraz daha eksilerek, varılacak yere oraya bizden önce varan biriyle biraz daha yaklaşarak, göğüs hizasında keskin bir sızı hissederek, hatıralarımızdan kopartılan bir tebessümü, bir sesi, bir şarkıyı geri isteriz... Gelmez... Gelmeyecek..."
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
... Ve ne garip, insanların ne kadar sevildiği hep onlar öldükten sonra fark edilir. Bir gün söylenecek diye bir kenarda bekletilen, ama hiç söylenmeyen bir cümle kalır kaybedenlerin aklında. Hayattan bir gün ödünç almak istersin. Sadece tek bir gün... Bir gün önceye dönmek, söylenmeyen bir şeyi söylemek, konuşulmayan bir şeyi konuşmak için bir tek gün, hatta bir tek saat istersin.. Yoktur...
“En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır.”
“Biraz şikâyet edecek olursam," diyordu yüreği, "bu yalnızca benim bir insan yüreği olmamdandır ve insanların yürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar.”
“Tek gerçek şudur ki, var olan bu dünya, bundan daha mükemmel bir dünyanın var olduğunun güvencesidir.”
“Gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır.”
Reklam
“İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikâyemiz ile dünya tarihinin aynı El tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider.”
“Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak.”
“Hazineleri, seller toprağın altından çıkartır, gene seller toprağa gömer,”
“İnsanlar yaşama nedenlerini pek çabuk öğreniyorlar," dedi yaşlı adam, gözlerinde beliren acıyla. "Belki de gene aynı nedenle hemen pes ediyorlar. Ama, dünyanın hali böyle işte...”
“Peki dünyanın en büyük yalanı ne?" diye sordu delikanlı, şaşkınlık içinde. "Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur.”
“insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası sanmaya başlar”
Reklam
“Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor”
Yaşamak, kelimelerin soyunmasıdır.. Her biri kendince bir biçim, kendince bir renk taşıyan o maskelerin her inişinde hayatımıza bir şeyler katılır; bazılarının katılması bir şeyler eksiltir bizden, bazılarının katılması ise bir şeyler ekler...
Aşk, maskesi insin diye en çok beklenendir, indirecekmiş gibi yapar, onu gördüğünü, onu bildiğini sananlar çoktur, ama kendisini çok az insana çırılçıplak gösterir ve onun maskesinin indiğini görmek aynı anda birçok maskenin de indiğini görmektir...
Gelecek belirsiz ve karanlık olduğu için mi, aydınlık ve belirgin olan "an"ı yenilgiye uğrattı? Bilinmeyenden duyduğumuz korku, bilinenin aydınlığı içinde duran istekten kuvvetli midir? O yüzden mi en önemli dönemeçlerde bazen böyle kararsız ve sessiz kalırız da, çok sapmak istediğimiz yollara özlemle bakarak dümdüz devam ederiz?