Bilge romancı Soljenitsin, 'Ele geçirerek değil, ele geçirmeyi reddederek' insanlığa ulaşabileceğimizi söylüyordu.Hep daha fazlasına ulaşmak için çabalamak yerine, sahip olma yarışından çekilerek, paylaşarak, vererek.
Clausius, günlük yaşam mücadelemizde, Ölüm kuvvetlerinin sonuçta Yaşam kuvvetlerinden daha güçlü olduğunu keşfetmişti. Kendisi hâlâ yaşıyordu ama acı verici bir kayıp karşısında ayakta kalmaya çalışması gerekti.( Doğum yaparken kaybettiği eşini kastediyor.) Acımasız entropi yasasından yara almıştı; bu takastan sadece Evren kârlı çıkmıştı.
1886 'da, Clausius yeniden evlenmişti. Elinin tersiyle göz yaşlarını silen yaşlı profesör bunun belki de, yitirdiği ilk aşkı, gençliği ve gücünü telafi etmek için yaptığı cılız bir girişim, entropi yasasını bir çiğneme çabası olduğunu düşünüyordu.
Kalbinin ve aklının derinliklerine Clausius, böylesi bir meydan okumanın boşa çabalamak olduğunun bilincindeydi. Entropinin Korunmaması Yasası hayatın ileriye doğru, doğumdan ölüme doğru yaşanmasını gerektiriyordu. Avusturyalı psikiyatrist Sigmund Freud bunu şu sözlerle dile getirecekti:
" Bütün hayatın amacı ölümdür."
"Hayatın ilk dörtte biri, kullanılması bilinmeden; sonuncu dörtte biri de kullanma gücümüz tükendikten sonra geçiyor. Zaten yaşamasını bilmiyoruz ve yaşayamıyoruz. Hayatımızın bu iki ucunda sıkışıp kalan kısmı da uyku, iş, stres, korku ve türlü sıkıntılar içinde yok olup gidiyor. Hayat kısadır. Fakat bu kısalık, ömrün az devam edişinden değil, ondan gereğince istifade edemememizden kaynaklanıyor. Ölüm anını, doğum anından uzaklaştırmaya çabalamak beyhude bir iştir."
Olması gerekeni levha yazmıştır Hazret.
Yazılanlar olacak, dostum bunu kabul et.
Bu yüzden kederlenip çabalamak boşuna;
Bizim kalemlerimiz bunları yazmaz elbet.
"İnsan zihnindeki mutluluk programının amacı
insani mutluluğu artırmaya yönelik değildir; çabalamaya
devam etmemize yöneliktir." İnsan, mücadele etmek
üzere tasarlanmıştır. Buda, Spinoza ve Schopenhauer dahil
birçok düşünür bunda hemfikirdir. Schopenhauer görüşünü
tipik netliğiyle vurgular: "Bir şey için uğraştığımız zamanlar
dışında varoluşumuzdan haz duymayız."