Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cansu Nazlı

Cansu Nazlı
@cansunazli
63 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
"onları düzenli birlikler durduramamıştı. kesmekle ve terörle de durdurulamamışlardı. zaten açlığı sadece kendi midesinde değil, çocuklarının da büzüşmüş karınlarında duyan bir adamı korkutmak olası mı? o bütün korkuların ötesinde bir korkuyu tatmışken onu sindiremezsin."
Reklam
Tom kızarak atıldı: "Bana bak, sen bu işi hiçbir zaman anlamayacaksın. Casy, sana anlatmaya çalışıyor, sen de hâlâ soruyorsun. Ben senin gibilerini çok gördüm. Siz bir şey sormazsınız; sadece şarkı söyler gibi bir hava tutturursunuz. Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz? Ne anlamak istediğini sen de bilmiyorsun ya! Herkes yola çıkmış, bir yere gidiyor işte. Her yanda ölen bir sürü insan da var. Belki sen de biraz sonra ölürsün, ama hiçbir zaman bir şey anlamayacaksın. Senin gibi çoklarını gördüm ben. Sizler hiçbir şey öğrenmek istemezsiniz. Uyumak için kendi kendinize ninni söylersiniz. Ne oluyoruz diye..."
"Ama siz, bunu anlayamazsınız. Çünkü mülkiyet sizi sonsuzluğa kadar "ben" olarak dondurmuş ve sonsuzluğa kadar sizi "biz"den ayırmıştır."
Sayfa 186 - İletişim YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ama iş bizde değil, bankada. Banka dediğin insana benzemez. On beş bin dönüm toprağı olan insan da insana benzemez zaten. Canavardır."
"Belki de iç huzura ulaşma projesi, yani insanın küçük ve sakin bir kovuğa çekilme özlemi duyup, gerçek dünyanın trajedilerine gözünü kapatması, bireyciliğin varacağı son nokta. Adaletsiz ve huzursuz bir dünyada yaşarken iç huzurumuzu korumaya çalışmak, 'gemisini kurtaran kaptan' bencilliğinin başka bir yansıması olamaz mı? Dünyayı değiştirebilmek için yabancılaşmanın olmadığı nostaljik bir yere kaçıştan çok, yabancılaşmanın beraberce örgütlenerek aşılmasının yeni yollarını yaratmak gerekiyor. Etrafımızda bunca zorbalık, sömürü, dışlanma sürerken, duyarlılığın bir türevi olan iç huzursuzluğun nesi yanlış? Herkes özgürleşmezse, hiçkimsenin kendi başına mutlu olamayacağını kabul ettiğimizde, mutluluğun iç huzurla özdeşleştirilmesinin neleri göz ardı ettiği de ortaya çıkıyor. "
Sayfa 49
Reklam
"Neden bu kadar çok insan kendinden hoşnut değil ve depresyonda? Neden kafa karışıklığı ve kendini kandırma bu kadar yaygın? Neden çevremiz farklı olmaya çalışırlen bir örnekleşen tiplerle dolu? Belki de, çağımızda sorun çocukluğun yitirilmesi değil de, tüketim toplumu yoluyla şehirlerde yaşayan orta-üst sınıf insanların büyümesinin engellenip, istediğini elde edemeyince yaygara koparan ve her yola başvuran şımarık çocuklar olarak yaşamaya mahkum edilmesi. Öte yanda, yoksulluk nedemiyle küçük yaşta berbat koşullarda çalışmak zorunda kalan ve kocaman gözleriyle görmüş, geçirmiş, yetişkinler gibi bakan çocuklar."
Sayfa 17 - Yordam Yayınları
"Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı, hem ahmaklık; hem inancın devriydi, hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı, hem de hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki, dönemin sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında, -olumlu ya da olumsuz fark etmez- ancak ve ancak 'en' sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı."
Dante on üçüncü yüzyılda son Roma Kilisesi, Shakespeare ise on altıncı yüzyılda gotik mimarisinin son katedralidir.
Sayfa 200Kitabı okudu
"Ve bu üç mimari dönemi basite indirgersek üç büyük kardeş olan Hint, Mısır, Roma mimarilerinde aynı sembole, yani teokrasiye, kasta, dogmaya, mite ve Tanrı'ya, üç küçük kardeş olan Fenike, Yunan ve gotik mimarilerinde ise doğalarına içkin olan tarz farklılığına rağmen özgürlüğe, halka, insana rastlarız."
"Bu ezelden beri süregelen bir yöntemdir: Halk söküp almadıkça kral ayrıcalıklarından vazgeçmez."
Reklam
"Hiçbir şey insana kesesinin bomboş olması kadar cesaret veremez."
tante rosa'nın hayvanları
Tante Rosa bir kaplumbağa -evini sırtında taşıyan hayvan- buldu savaşın bittiği gün, evler yıkılmış. Evini sırtında taşıyan hayvanı yıkıntıların orda buldu, sevdi, evine götürmek istedi. Evlerinin yıkıldığını, Bombardımanlardan Zarar Görenlere Yardım Derneğinin, Gönüllü Pembe Melekler Halkla Elele kampanyası sayesinde yaptırdığı lojmanlardan birinde kaldıklarını hatırladı ve evini sırtında taşıyan hayvanı sevmedi. Evin kişiden ayrı, yıkılabilir bir nen olduğunu, olması gerektiğini o gün anladı. Sonra yalnız kedileri ve yırtıcı, özgür, orman hayvanlarını, ıraktan sevdi. 
bir düşün ey sayın provakatör... Her dövüşen sersemdir senin için her anlayıp inanan kör. Ve sen ki, bir fikre bağlanışın                               azılı düşmanısın;
"Zengin olmak, ya da bir parti lideri, bir bölük kumandanı ya da kötülükleri ortadan kaldırma derneğinin sekreteri olmak istiyor Küçük Adam. İşinin sorumluluklarını yerine getirmek, yiyecek sağlamak, konut yapımı, trafik, eğitim, araştırma, yönetim ya da herhangi bir başka alanda üstüne düşen sorumluluğu üstlenmek istemiyor."
"Ama öğretmenlerin ve efendilerin, aslında nasıl düşündüğünü ve gerçekte ne olduğunu söylemiyorlar sana; seni kendi geleceğine egemen olma yetisi verebilecek yönde eleştiren ve bu eleştiriyi dile getirme yürekliliği gösteren tek bir kişi bile yok. Yalnız bir anlamda 《özgürlüğe sahip》sin sen: kendi yaşamını yönetmeyi öğrenmeme, kendini bu yönde eğitmeme ve kendini eleştirmeme özgürlüğüne sahipsin."
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.