Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cansu Nazlı

Cansu Nazlı
@cansunazli
63 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
107 syf.
8/10 puan verdi
Gizli Başyapıt ya da Bilinmeyen Şaheser ismiyle Türkçeye çevrilmiş Balzac'ın bu öyküsü, esasen bir ressamla resimi arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Picasso, Cezanne gibi birçok ünlü ressamı derinden etkilemiş bu öykü. Picasso, öyküdeki ressam Frenhofer'in yaptığı tasvir edilen resimi çizmeye çalışmış falan. Hem klasik okumayı seven, hem de resimle ilgilenen biri olarak, bu kitabın varlığından ilginç bir şekilde, yabancılaşma ile ilgili Marx'ın fikirlerini analiz eden bir incelemenin dipnotu sayesinde haberim oldu. Genel olarak Balzac'ı, özel olarak da bu öyküsünü çok beğenmiş Marx; bir mektubunda Engels'e de okumasını önermiş hatta. Yabancılaşma ile ilgili bir kitabın dipnotunda rastladığımdan mıdır bilinmez, öykünün insanın ürünüyle olan ilişkisi üzerinden okunabileceğini düşünüyorum. Sanatçının mükemmellik arayışı ve ideal kavramı üzerinden de okunabilecek bir kitap, sanatçının toplum tarafından anlaşılması ihtiyacı bağlamında da. Özetle, çeşitli okumalarla farklı şekilde yorumlamaya müsait bir metin. Bilirsiniz, öyküler genelde romanlara nispeten yüzeysel bir kurguya ve daha az karakter derinliğine sahiptir tür olarak. İlginçtir, bu 56 sayfalık öyküde, okuduğum birçok romandan konu daha derin işleniyor. Bu kuşkusuz Balzac'ın usta bir yazar olması dışında, onun çok yönlü düşünebilmesinden ve birçok alanla ilgili bilgi sahibi olmasından kaynaklanıyor sanırım. Marx'ın komünizm tahayyülünde insanın tüm çeşitliliğiyle yeteneklerini açığa çıkarabildiği potansiyelini kullanabilmesini hatırlatıyor.
Gizli Başyapıt
Gizli BaşyapıtHonore de Balzac · Can Yayınları · 20173,754 okunma
Reklam
236 syf.
9/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Sağlığımızla ilgili bu kadar endişe edip hastalık ve ölüm haberlerinden biraz uzaklaşmak isterken Saramago ile kimsenin ölmediği bir ülke yolculuk etmek bana ilaç gibi geldi. Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş, kimsenin ölmemesi durumunda neler olacağıyla ilgili yaşanabileceklere kafa yorarken, ne zaman öleceğimizi bilseydik nasıl yaşardık üzerine de düşündürüyor. Yer yer nükteli, yer yer hüzünlü ve her durumda ölüm üzerine bir felsefe kitabımışçasına düşündürücü bir roman. Saramago'nun virgüllerle ulayıp bağladığı cümleler başta okumayı biraz zorlaştırsa da, okuduğunuzu düşünmekten biçime bir yerden takılmıyorsunuz. Kitabın sonu ise oldukça sürprizli. Hem bambaşka şeyler düşünmek konusunda başarısız olduğumuz hem de biraz uzaklaşmaya çok ihtiyaç duyduğumuz bu günler için biçilmiş kaftan diyebilirim. #evdekalkitapoku
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Ölüm Bir Varmış Bir YokmuşJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202011,8bin okunma
160 syf.
7/10 puan verdi
·
17 günde okudu
dinle küçük adam, orta sınıfa sert bir eleştiri. ikinci dünya savaşı sonrası yazıldığı düşünüldüğünde yazarın neden bu kadar öfkeli olduğunu anlamak mümkün. yazar, freud'un öğrencisi olan bir bilim insanı ancak kitap bilimselden öte sosyal ve ahlaki bir eleştiri niteliğinde bence. kitabın hicvi, gerçekten daha ağır değil... yazarla hemfikir olmadığım anlar da oldu. ancak eleştirilerinden en beğendiğim güvenliği özgürlüğe yeğleyen küçük adamlara ve küçük kadınlara yönelik sarf edilenler oldu. bahsi geçen eleştirilerin günümüzde en çok mobese, bilişim suçları yasası vb. savunanlara karşılık geldiğini düşünüyorum. kitap bana ayrıca poulantzas'ın faşizmin sınıfsal analizini yaptığı faşizm ve diktatörlük isimli kitabının tespitlerini de hatırlattı. dinle küçük adam ilgisini çekenler için daha ileri ve teorik bir okuma olabilir poulantzas'ın kitabı. konuyla ilgili daha felsefi ve şiirsel anlatım için brecht de okunabilir üstüne. hepsi tek başına ve ayrı da okunabilir tabi.
Dinle Küçük Adam
Dinle Küçük AdamWilhelm Reich · Payel Yayınları · 201913,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
732 syf.
10/10 puan verdi
·
48 günde okudu
Gülün Adı'nı okumayı bitirdim. Tabi ki okumak isteyenler için sonuyla ilgili bir yorumda bulunamayacağım. Bağnazlık, dinsel gericilik, dogmatizm, bilimden uzaklaşmak, felsefeden korkmak insanlığın başına gelebilecek en kötü şey. İnsanın gülmesine değil korkmasına, sorgulamaktan kaçınmasına ve kadınları düşmanlaştırmaya çabalamak gericilerin
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 201612,6bin okunma
296 syf.
9/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Özellikle resim ve sanat tarihine ilgi duyanlara Saramago'nun aynı zamanda ilk romanı olan Ressamın Günlüğü'nü tavsiye ederim. Bir portre ressamının orta yaşlarında yaşamı sorgulamasıyla başlayan ve kendisiyle birlikte okuyucuyu İtalya'da bir sanat turuna çıkaran yolculuğu özellikle pandemi nedeniyle gezemediğimiz bu günlerde seyahate çıkmışsınız gibi hissettiriyor. Kitap, Giotto'dan Piero Della Francesca'ya, Goya'dan Rubens'e pek çok ressamın başyapıtlarına yakından bakmaya davet ediyor.
Ressamın Günlüğü
Ressamın GünlüğüJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2018387 okunma
Reklam
520 syf.
9/10 puan verdi
·
28 günde okudu
Martin Eden, edebi olarak da, felsefi olarak da dolu dolu, akıcı ve okunması çok keyifli bir roman. İtiraf ediyorum ki bütün kitap boyunca Martin Eden'in sosyalist olmasını bekledim; Nietzsche, Spencer ve Malthus'u savunduğu anlarda kitaba girip ona cevap vermek istedim hatta:) Bana kalırsa Jack London da Martin'e sosyalist olmasına olanak sağlamak için pek çok fırsat verdi. O da, Martin'in sosyalist olmasını istedi. Ama John Fowles'un da pek çok defa dediği gibi, başta yazarın yarattığı bir karakter kurguda kendi seçimlerini yazardan bağımsız olarak yapabiliyor. Martin de bireyci olmayı tercih etti, sadece kendine inandı, kendi bildiğini okudu ve kendi başına varabileceği yere kadar gidebildi. "Hızlı gitmek istiyorsan yalnız, uzağa gitmek istiyorsan birlikte git" sözündeki ayrıma benzer biçimde, Martin yalnız gitmeyi tercih etti. Romanda yazarın yarı otobiyografik unsurları var ya hani; Jack London, Martin'in birlikte uzağa gitmeyi tercih eden yaşam olasılığı sanırım. Muhakkak okunmalı.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,4bin okunma
288 syf.
8/10 puan verdi
·
45 günde okudu
Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, ilk feminist metinlerden. Fransız Devrimi'nden sonra gelişen insan hakları fikriyatına kadınlar dahil edilmeyince verilen haklı tepkinin bir tezahürü. Karantina günleri bu klasiği aradan çıkarmama fırsat verdi. Her şeyden evvel hakkını teslim etmek için yazıldığı döneme göre çok ileri bir metin olduğunu
Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi
Kadın Haklarının GerekçelendirilmesiMary Wollstonecraft · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,573 okunma
93 syf.
8/10 puan verdi
Hüyükteki Nar Ağacı'nı bir günde okuyup bitirmeyi sevdiğim incelikte bir kitap olduğu için almıştım, öyle de oldu. Dün, tarımda makineleşmenin yeni başladığı dönemde Çukurova'ya bir yolculuk ettim. Beş işçinin iş aramak için geldiği bu coğrafyanın doğal güzelliklerinin tasviri, açlık, hastalık, işsizlik çekmelerine rağmen işçilerin umutlu olmaktan yana koyduğu irade... Tam bir Yaşar Kemal klasiğiydi. Beni en çok etkileyen satırlardan biri, sıtmadan ölümün eşiğine gelmiş Yusuf'un renkli, kocaman bir kelebek gördüğünde hissettiği heyecan ve hepsinin kıpırdamayan kelebeğin yaşıyor olmasını dileyerek bakarken sanki kaderlerini kelebeğin yaşamasıyla eş tutarcasına kelebeğin bir hareketini bekleyerek izlemeleri ve kelebeğin yaşadığına çocuklar gibi sevinmeleriydi. Kitapta, herkesi iyileştirdiği, her derde deva olduğu rivayet edilen nar ağacını bulmaya koyulan işçilerden biri olan Mehmet çocuğun İnce Memed olacağı varsayımları var, kitabın sonu da bu varsayımı olanaklı kılıyor bence de:) Yaşar Kemal usta bir yazar, onu yazdığı dilde okuyabilmek sanırım bizim için büyük şans
Hüyükteki Nar Ağacı
Hüyükteki Nar AğacıYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20184,640 okunma
400 syf.
·
Puan vermedi
·
89 günde okudu
İtiraf etmem gerekir ki 1844 El Yazmaları'nı okumak beni zorladı. 'Cinsil varlık' gibi tanımadığım terimleri anlamak için yardım aldım, hatta bunu anlamadan yabancılaşmayı tam olarak anlamak mümkün değilmiş meğer, onu öğrendim. Sonra Hegel eleştirisinde kafamdan dumanlar çıktı ama yine de kitabı bitirmeyi başardım. Belki daha iyi sindirmek için
1844 El Yazmaları
1844 El YazmalarıKarl Marx · Sol Yayınları · 2011470 okunma
336 syf.
9/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Abanoz Kule, John Fowles'un iki ressamın hikayesini anlatırken klasik sanat ile modern sanatın, genç ve yaşlı iki farklı kuşağın, özgürlükçü ve ahlakçı iki dünya görüşünün çatışmasını anlattığı kısa romanın adı. Ama bunu okurken modern sanat yapan genç ressamın özgürlükçü, klasik sanatı savunanın da ahlakçı olduğunu sanmayın sakın. Canım Fowles kalıpyargıların yazarı değildir ve hemen her romanında olduğu gibi, burada da kendini beğenmiş, , genç, beyaz orta sınıf erkek karaktere feleğini şaşırtacak bir kurgusu vardır:) Abanoz Kule, yalnızca bir edebiyat eseri olarak değil; modern sanat eleştirisi olarak da okunacak doyuruculuğa sahip. Kitapta Abonoz Kule dışında, 3 ayrı uzun öykü daha bulunuyor. Zavallı Koko, Marx okuyan bir hırsızın soyduğu evin sahibiyle geçen tartışmayı konu alıyor:) Muamma, polisiye tarzında yazılmış zengin muhafazakar bir ingiliz ailenin gerilimli hikayesi. Bulut ise, küçük burjuva aile yapısı ve ilişkilerine ayna tutan masal tadında yazılmış bir uzun öykü. Hepsi okuması birbirinden keyifli olsa da, resime ve sanat tarihine olan merakım, Abanoz Kule'yi açık ara sevmemi sağladı. Fowles'u seviyorum.
Abanoz Kule
Abanoz KuleJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 2008159 okunma
Reklam
191 syf.
8/10 puan verdi
bugün tatili fırsat bilip günümü steinbeck'in kısa romanı sardalye sokağı'nı okuyarak geçirdim. büyük buhran dönemi amerika'nın yoksul bir semtinde yaşayan insanların hayatını konu alan bu kitapçıkta o muhitten geçen ırmaktan, sincaplardan ve kedilerden mahalle sakinleri olarak bahsedilmesi acayip tatlı ve anlamlıydı. yukarı mahalle ve tatlı perşembe isimli iki romanla üçleme olduğunu sonradan öğrendiğim sardalye sokağı, okuduğum steinbeck romanlarına göre tarzı daha farklı ve renkli🧡
Sardalye Sokağı
Sardalye SokağıJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 20173,036 okunma
316 syf.
8/10 puan verdi
·
13 günde okudu
"On kişinin, bir kişinin kaldırabileceği yükün on iki mislini kaldırabileceğini biliyor muydun?" diye sorar bir karakter işçileri birlik olmaya ikna etmeye uğraşırken kitapta. İsyana gerçekçi şekilde ilham veren usta bir kalem Steinbeck. Başka bir kitabını okurken sonunda üzerimde bıraktığı ama adını net olarak koyamadığım duyguyu, Bitmeye Kavga 'biterken' tekrar hissettim. Steinbeck, yerli bir ailenin direnişini de anlatsa elma toplayıcılarının grevini de anlatsa direnmenin ne kadar zor ve bedel ödenmesi gereken bir süreç olduğunu tüm gerçekliğiyle ortaya koyarken bunu başarabileceğimize dair bir umut bırakıyor içimize. Biraz daha detaylandırmam gerekirse, hikayeyi yükseltip kırılma noktasından sonra geriye mi düşeceği, ileriye mi gideceği anı öyle bir 'son' olarak kurguluyor ki, bize sonda hissettirdiği rahatsızlık ve hikaye boyunca başarabileceğimize dair vermiş olduğu cesaretle kendi hikayemizde sonuna kadar direnmeye teşvik ediyor adeta.
Bitmeyen Kavga
Bitmeyen KavgaJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 20165,9bin okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
·
19 günde okudu
Marksist klasiklerle ikincil kaynaklar üzerinden değil de doğrudan kendilerini okuyarak tanıştığım ilk günden beri, beni her okuduğumda şaşırtan üç şey oluyor. Bunlardan biri, yapılan tespitlerin aradan geçen yüzyıllara rağmen ekseriyetle güncelliğini koruyor olması. İkincisi ve en etkilendiğim, ideolojinin gerçek yaşamı yani hepimizin yaşayıp, görüp, duyup, hissettiği somut olgular üzerine temellenmesi. Bu özelliği sebebiyle Marksizme "gerçek yaşamın felsefesi" diyorum ben. Birçoklarının ütopik olduğuna inanmamızı istediği fikirler aslında yediğimiz ekmeğin fiyatı, oturduğumuz evin kirası, uzun saatler çalıştığımız işin verdiği yorgunluk kadar gerçek zira; bunları değiştirmeyi hedef alıyor. Beni her okuduğumda şaşırtan son şey ise bu kadar somut ve hayatın içinden gelen bir felsefenin aynı zamanda nasıl bu kadar derin ve incelikli olabildiği. Sözü fazla uzatmayayım, Alman İdeolojisi'ni okurken bunların hepsini yine hissettim. Paylaşmak istediğim birçok alıntı olsa da favorimi, yukarıda saydığım her üç unsuru da barındıranlar arasından seçiyorum: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin kendisine göre düzenlenmek zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü durumu ortadan kaldıran gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, fiilen var olan öncüllerden doğarlar."
Alman İdeolojisi
Alman İdeolojisiKarl Marx · Sol Yayınları · 2004697 okunma
90 syf.
8/10 puan verdi
·
20 saatte okudu
kağıt ev; kitap sevgisi, okuma davranışlarımız, kitaplık kurma alışkanlıklarımız üzerine yazılmış ve kitapların ironik olarak 'değiştirdiği' hayatları konu alan bir novella. her okurun okurken tebessüm ederek kendinden bir sürü şey bulacağı akıcı, tatlı, biraz da hüzünlü bir kitapçık. hafta sonu başlayıp bitirmelik. kitapta kendimi bulduğum saplantılı okur davranışlarından birisini de buraya bırakıyorum. sıradaki pasaj, öğrenme arzusunu dizginleyemeyenlere gelsin:) "Çeşitli konuları takip ediyoruz ve insan bir süre sonra kendine çeşitli dünyalar tayin etmiş oluyor; ya da şöyle diyelim, kendisine, elindeki izlerden yola çıkarak, bir seyahat rotası çiziyor. Bu, basit bir iş değil. Sahip olmadığımız bir kitaba yapılan göndermeler karşısında duyduğumuz ilgi sonucu kaynakçalarla tamamlanan bir süreç… Kitapları buluyor ve onların bizi başka bir yere götürmelerine olanak tanıyoruz. Gerçi, çok sınırlı bir okur olduğumu da itiraf etmem gerek. İlla tüm dipnotları okumam, her kavramı anlamam lazım, dolayısıyla bazen sadece tek bir bölümü anlamak için yirmi kitap daha okumam gerekiyor. Bu işe kesinlikle bayılıyorum."
Kâğıt Ev
Kâğıt EvCarlos María Domínguez · Jaguar Kitap · 202012,2bin okunma
336 syf.
9/10 puan verdi
·
20 günde okudu
Hukukçu olan hemen her Marksistin teorik olarak açlığını çektiği, çölde vaha gibi bir çalışma hazırlamış Marksizm ve Hukuk'un yazarı. Marx ve Engels'in farklı kitaplarındaki hukukla ilgili değerlendirmelerinin bir araya getirildiği birinci bölüm gerçekten ufuk açıcı. Akademide bu alanda çeşitli yazarlarca getirilen eleştirilerin derlemesi, Bolşevik Devrimi sonrası hukuksal düzenin inşası, Sovyet Hukukçu Paşukanis'in sönümlenmeci hukuk teorisi ve yazarın hak mücadeleleriyle ilgili Marksist değerlendirmesinden oluşan bu kitap, okuyana ideolojik duruşu ne olursa olsun bugüne kadar bildiği hukuk ezberini bozdurma iddiasında. Eklerde bulunan Lenin'in hukuka bakışını yansıtan Paşukanis'e ait makale de en az kitabın içindekiler kadar ilgi çekici. Hukuku tamamen küçümseyen ya da tam tersi, hukuka tabiri caizse tapınan solcuların bu kitaptan öğreneceği çok ders var. Hukuk felsefesinden hoşlananlara, Marksist dünya görüşünü benimseyenlere, hukukçulara ve tüm solculara tavsiye ederim.
Marksizm Ve Hukuk
Marksizm Ve HukukOnur Karahanoğulları · Yordam Kitap · 201810 okunma
138 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
bazen yetim bir çocuk, yoksul bir göçmen, bir fabrika işçisi, hasta bir kadın; bazen de kediler, balıklar, deniz, ağaçlar sait faik'in öykülerinin başkahramanları. kitaba adını veren öykü semaver, stelyanos hrisopulos gemisi ve robenson öyküleri kitaptaki favorilerim. öykülerin kendisi kadar, yazı dili de tat veriyor okurken. kitabı okuduktan sonra fazıl say müzikleri eşliğinde, 3 tiyatrocu kadının stelyanos hrisopulos gemisi öyküsünü anlattığı sait faik isimli sahne eserini izlemenizi de ayrıca tavsiye ederim:)
Semaver
SemaverSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 201311,8bin okunma
Reklam
353 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Mina Urgan'ın anılarını yazdığı bu kitapçık bir solukta okuyacak kadar akıcı ve merak uyandırıcı. Yazarın yaşamını okurken bir yandan Türkiye'de Cumhuriyetin kuruluşundan yakın geçmişe uzanan alternatif bir siyasi tarih okuması yapmış oluyorsunuz. Bu siyasi tarih okumasının içinde Mustafa Kemal'le, Troçki'yle, Türkiye solundan tanıdık pek çok isimle anılar ve Behice Boran ile kurulmuş yarım asırlık dostluk var. Öte yandan lisede edebiyat dersinde öğrendiğiniz Halikarnas Balıkçısından, Sait Faik Abasıyanık'a, Aziz Nesin'den Yaşar Kemal'e, Nazım Hikmet'ten Melih Cevdet'e, Necip Fazıl Kısakürek'ten Yahya Kemal'e kadar birçok şair ve yazarı Mina Urgan'ın hayat hikayesinin kahramanları olarak görüyorsunuz. Bu sırada, annesine ve çocuklarına bakan bekar, muhalif, aydın bir kadının yaşamı boyunca politik ve ekonomik zorluklar karşısında nasıl dimdik durduğuna şahit oluyorsunuz. Kitaptan alıntılanacak çok yer var ama ben yazarın tarafını ortaya koyan kısmını tek geçiyorum: "Ben tarafsız değilim. Açık seçik taraf tutuyorum. Yobazlığa karşıyım, ırkçılığa karşıyım, gericiliğe karşıyım. İnsanların sömürülmesine ve savaşa karşıyım. Sosyalizmden, sevgiden, kardeşlikten, aydınlıktan yanayım."
Bir Dinozorun Anıları
Bir Dinozorun AnılarıMina Urgan · Yapı Kredi Yayınları · 202211,3bin okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
çavdar tarlasında çocuklar, duygusal serseri bir çocuğun dokunaklı hikayesi. bol argolu bir anlatımı var. o kadar ki, benim bile kaç gündür dilime "lanet olsun" cümlesi yapışmış durumda. anlatıcı çocuk bugünden bakıldığında ıssız adam türünün ergenliğine tekabül ediyor bence:) bu bakımdan çok hoşlandığım bir tarz değil. ancak kitapta edebi olarak da, felsefi olarak da duraksamanızı sağlayacak birçok hoş söz var. bunlar arasında benim en hoşuma giden şu oldu. "...olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Çavdar Tarlasında ÇocuklarJ. D. Salinger · Yapı Kredi Yayınları · 202159,3bin okunma
175 syf.
8/10 puan verdi
Coğrafi olarak uzak olan kalbe yakın bir coğrafyanın, Latin Amerika'nın edebiyatında, devrim ve gerilla hareketlerinde kadınları anlatıyor bu kitapçık. Aktarılan deneyimler başka bir dünyanın mümkün olduğuna olan umudumuzu her dem taze tutuyor. 3 genç akademisyen kadınca kaleme alınması ise, akademide yüzünü sosyalizme dönen kimselerin hâlâ kaldığını gösterdiğinden ayrıca umut veriyor. Ben çok sevdim.
Latin Amerika'da Devrim ve Kadın
Latin Amerika'da Devrim ve KadınKolektif · Gece Kitaplığı · 20171 okunma
160 syf.
7/10 puan verdi
art arda okuduğum rosa biyografilerinden sonra gıpta ettiğim devrimci bir lider olan bu kadını insani yönleriyle tanıma şansı buldum. geceleri çalışmayı sevmesi, kendini iyi hissetmek için resim yapması, rasyonel bir kadın olmasına rağmen sevdiklerine olabildiğince duygusal ve sevecen olması onu kendime daha yakın hissetmeme neden oldu. yılmak bilmez mücadeleci ruhu, öğrenmek ve araştırmaktan hiç geri durmayışı, yaşadığı toplumsal koşullarda (vatandaşlık için formalite nikah kıyması dışında) evlenmemesi, ölene dek kavgasının da sevdasının da tükenmeyişi ilham vericiydi. kendisine olan tek dargınlığım kadın özgürleşmesi mücadelesini ötelemesi, daha uzun yaşasaydı bu alana yüzünü çevireceği yönünde bir intiba yarattı bende. yaşamı mevcut haliyle hem teorik hem de pratik anlamda bilhassa sosyalist kadınlara ve harekete örnek olacak zenginlikte.
Kadın Önderleşmesinde Rosa Luxemburg
Kadın Önderleşmesinde Rosa LuxemburgFüsun Erdoğan · Belge Yayınları · 20138 okunma
175 syf.
8/10 puan verdi
dostoyevski, ilk romanı olan insancıklar'ı yazdıktan sonra yazar arkadaşına okuttuğunda, arkadaşı ona "yeni gogol doğdu" demiş. gogol gibi dostoyevski de güçlü kalemiyle yoksul insanların yaşam mücadelesini tasvir ederek 'sıradan insanları' sonradan dünya klasiği haline gelecek romanlarına baş kahraman yaptıkları için iyi ki varlar... insancıklar'dan birinin sevdiğine kitap hediye edebilmek için para biriktirebilmek adına bir öğün yemek atlayarak aç kalması, rusya soğuğunda çizmesi delindiğinde yunan bilgelerin de çıplak ayakla dolaştığıyla teselli bulması, romanda gülümsetirken boğaz düğümleyen anlardan sadece bazıları. dostoyevski'nin bunları yazdığında 24 yaşında olması, insanda ayrıca hayranlık uyandırıyor...
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202362,2bin okunma
136 syf.
8/10 puan verdi
Son zamanlarda okuduğum en tatlı kitap. Çeşitli sınavlara hazırlananlar, öğrenci olanlar, çocuğu olanlar ve öğretmenler başta olmak üzere her yaştan arkadaşa bu kitapçığı tavsiye ederim. 'Filmini izledim, okumasam da olur.' diye düşünmeyin. Bu incecik romanı okurken insan hem şiire doyuyor, hem de hayatı gerçekten ne kadar yaşayabildiğini sorguluyor. Kitabın kurgusunda aşk, sevgi, dostluk, beraberlik, şiirle ve felsefeyle o kadar güzel harmanlanmış ki, duygusal olarak mest oluyorsunuz. Eğitim sistemine ve otoriter ebeveynliğe sağlam bir eleştirisi de var kitabın. Birçok yer oldu sevdiğim, ama bu alıntıladığım kısmı okuduğumda, acaba lisede bir edebiyat öğretmenimiz bize bunları söyleseydi hukukçu olur muydum diye düşünmeden edemedim:) "İnsan ırkı tutkuyla doludur! Tıp, hukuk, bankacılık, bunlar hayatı devam ettirmek için gerekli. Ama şiir, aşk, sevgi, güzellik? Bunlar da bizim yaşama nedenlerimiz!"
Ölü Ozanlar Derneği
Ölü Ozanlar DerneğiN. H. Kleinbaum · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201626,3bin okunma
Reklam
96 syf.
8/10 puan verdi
Martı Jonathan Livingston, çocukların da yetişkinlerin de tanıması gereken bir martı; mücadeleci, cesaretli, sınırları zorlamayı ve yaşamı keşfetmeyi seviyor. Bu yönüyle Küçük Kara Balığı andıran bir öyküsü var. Kitapta azıcık rahatsız eden 2 şey: spritüel bir yanı olması ve sürüden ayrılma ile farklılığı olumlayıp sevgiyi vurgularken birlikteliğin/kolektifliğin de olumlu olabileceğini biraz es geçmesi.
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167,3bin okunma
79 syf.
8/10 puan verdi
'kuşlar da gitti', yaşar kemal'in betonlaşmaya karşı doğa sevgisini, fakirliğe rağmen hayattan umudu kesmemeyi ve insanlığa duyduğu güveni içine sığdırdığı incecik romanı. bence yaşar kemal'i büyük bir yazar yapan şey, karanlığı ne kadar iyi betimlediği değil, ne kadar karanlık olursa olsun okuyucuya her zaman bir umut ışığı tutuyor olması. kitapta betonlaşan, kirlenen büyük şehre kuşların küstüğü ve artık gelmediğini anlatırken büyük yazar satır arasında, insanlığın cami önündeki asık suratlı, çember sakallılarla değil; fabrika önündeki işçilerle kurtulabileceğini fısıldıyor okuyucuya.
Kuşlar da Gitti
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202213,6bin okunma