Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Celâleddin Harzemşah savaşa giderken vezirleri ve tabileri ona: "Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni Halil kılacak." dediklerinde "Ben Allah'ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifeliyim. Cenâb-ı Hakk'ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek O'nun vazifesidir." der.
Sultan Alâeddin Keykubâd
SULTAN ALAEDDİN KEYKUBAD Anadoluyu müreffeh ve mâmur hale getiren büyük idareci Anadolu Selçuklu Devletini dünyanın en zengin, en ihtişaml devleti haline getiren Sultan Alaeddin Keykubad, Anadolu'yu baştan başa imar etmesi ve ilim müesseseleri ile donatmasıyla tanınan ve ismi her zaman hayırla yâdedilen büyüklerimizdendir. Sultan Alaaddin
Reklam
Sultan Alâeddin Keykubat
SULTAN ALAEDDİN KEYKUBAD Anadoluyu müreffeh ve mâmur hale getiren büyük idareci Anadolu Selçuklu Devletini dünyanın en zengin, en ihtişaml devleti haline getiren Sultan Alaeddin Keykubad, Anadolu'yu baştan başa imar etmesi ve ilim müesseseleri ile donatmasıyla tanınan ve ismi her zaman hayırla yâdedilen büyüklerimizdendir. Sultan Alaaddin
Gayret ve mücadele başarıdan daha kıymetli ve daha mukaddestir. Celaleddin Harzemşah'ın vezirleri kendisine "Cenâb-ı Hakk sizi muzaffer kılacak." dediğinde o "Ben ALLAH yolunda cihad etmekle vazifedarım. Muzaffer etmek veya mağlup etmek O'nun vazifesidir." demişti. Bizim de üzerimize düşen vazife samimiyetle gayret ve mücadele etmektir. Muvaffakiyet ALLAH tealanın taktiridir.
bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler: “Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek.” O demiş: “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hak kın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir.” İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Ahlat şehri İslam devrinde defalarca harap ve virane oldu. Önce Sultan Celaleddin Harzemşah 626 (1228-1229) yılında Ahlat üzerine yürüyüp kuvvet yoluyla Selçuklular'ın elinden aldığı sırada burayı harabeye çevirdi ve şehirde büyük bir katliam yaptı. Ondan sonra da Moğol ordusu gelip şehri Celaleddin'den aldı ve aklın tasavvur edemeyeceği ölçüde şehri yakıp yıktı. Ahlat 644 (1246-1247) yılında da büyük bir depreme uğradı ve bu depremin sonucu olarak birçok bina yıkıldı ve şehir viraneye döndü. 955 (1548-1549) yılında ise Şah Tahmasb kışın ortasında şehre saldırdı ve şehri de, kalesini de kuşattı. Şehri, Sultan Süleyman tarafından görevlendirilmiş olan muhafız birliğinin elinden aldı. Sonra bütün hisarların ve kalenin yıkılmasını emretti. Bunun üzerine bir saat içinde kaleyi yerle bir ettiler. Bundan bir süre sonra ise Sultan Süleyman Han eski şehir ve kaleyi bıraktı ve Van gölünün kıyısında yeni bir kale ve şehir kurdu. Bu durum eski kale ve şehrin tamamen harap olmasına yolaçtı. Yeni şehir de imar anlamında bir ilerleme kaydetmedi.
Sayfa 388 - NûbiharKitabı okudu
Reklam
Gönül, kendi hissiyatı kadar küçük, dünyanın mihneti (sıkıntısı) ise dünya kadar büyük!
Bundan sonra yemin ederim ki nereye gidersem seni yanımdan ayırmayacağım. Sensiz yaşayamıyorum.
Bu musibetler, bu elemler zihnime dokunacak!... Gönlümün içinde binlerce zebani, işkenceler talim ediyor. Binlerce cehennem ateş püskürüyor.
Bilmez misiniz ki kılıcın şanı ayırmaktır. Birleştirmek değil!...
Reklam
Hem cellat pençesine düşüyorum hem de ağzım yırtılır diye kılıcını ısırmaya muktedir (Bir işe gücü yeten) olamıyorum!
Kendi insan değil, mezar taşı gibi korkunç bir mahluk, söylediği lakırdı değil, mezar taşına yazılmış yazılar kadar ruhsuz bir şey!...
393 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.