Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ceylân

Her şeyi özlüyoruz, pis kokan nehri bile. Babam "Eğer bunların olacağını bilseydim, Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicret ederken yaptığı gibi ben de dönüp son bir kez arkama bakardım" diyor. Daha şimdiden Svat'la ilgili bir sürü şey, çok uzaklarda yaşanan ya da bir yerlerde okumuşum gibi gelen hikayelere benziyor.
Sayfa 374Kitabı okudu
Reklam
Haydi Adam'ın önderliğinde ellerinde birer balyoz işe koyuldular ve dövdüler... ... Onları tanıyan ama artık yanlarında olmayan, olmayan kadınları; bir daha sahip olamayacakları çocukluklarını. Bir patronu öyle sık, öyle kusursuzca öldürdüler ki, onu bir daha dövebilmek için yeniden canlandırmaları gerekti. Çam ağaçlarının arasında sıcak somunlarını yerken acıyı patlayıp kaçırdılar. Bay ölüme aşk şarkıları söyleyip kafasını ezdiler. Ama en çok da insanların YAŞAM dediği ve peşinden koştuğu sürtüğü öldürdüler. Onlara bir sonraki şafağa düşündürmekle, onları zamanın bir sonraki vuruşunda her şeyin (sonunda!) düzeleceğine inandırmakla ölümü çoktan hak etmişti. Ancak yaşam denen kancığın ölümünden sonra, güvende olabilirlerdi.
Sayfa 148Kitabı okudu
"Sen benim çalar saatimsin." "Benim çalar saatim yaşlılık. Neden yaşlılar erken uyanır? Daha uzun bir gün yaşamak için mi?" "Bilmem," dedi çocuk, "Bütün bildiğim gençlerin geç yattığı ve zor uyuduğudur."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Schopenhauer'ın tutkulu aşkı insanı kör eden güneş ışığıyla kıyasladığı bir lafı vardır. Yaşamın ileriki yıllarında bu ışık azalınca onun yüzünden daha önce göremediğimiz muhteşem bir yıldızlı gökyüzü belirmeye başlar. Dolayısıyla benim için de gençliğe özgü bazen zalimce olabilen tutkularının sönüp gitmesi daha önce göz ardı ettiğim yıldızlı gökyüzünün pek çok diğer mucizesinin kıymetini anlamamı sağladı. 80'li yaşlarımın içindeyim ve size inanamayacağınız bir şey söyleyeceğim. İlk defa kendimle bu kadar barışığım. Biliyorum varoluşum sona ermek üzere ama bu son başından beri orada duruyordu zaten. Şimdi eskisinden farklı olarak saf bir farkındalığın keyfini sürüyorum ne şanslıyım ki bunu hayatımın neredeyse tamamında yanımda olan eşimle de paylaşabiliyorum.
Baba, ağzında külü yarılanmış bir sigara, acıdan donmuş bir halde, yerde yatan oğluna bakıyor. Traktörün şoförü biraz ötede jandarmaların arasında savcıya bir şeyler anlatıyordur. Yorulur oradaki bir taşa çökersiniz. Ayağında Adana şalvarı, esmer yanık yüzündeki derin acıyla suskunca bekleyen baba; bir ara kafasında yaptığı konuşmayı bitirmiş de bir sorunun cevabını veriyormuş gibi konuşur: "Adana'dakiler soruyordu.Bu sene kurban kesecek miyiz diye, arayıp söyleyeyim bari kurbanı kestik. Allah kabul etsin" Sabah rüzgarı ile efildeyen sarı başakların arasında bırakır gidersiniz delikanlının yoksul bedenini. Artık bundan sonra eski Ercan olamazsınız kalan ömrünüzde Bozkır'da Esen tüm rüzgarlar hep o çocuğu hatırlatır size ekmeğinize kan bulaşmıştır artık. Evet bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz. ... Yaşadıklarınızdan kan ter içinde kalırsınız ama bir şeye hala inanırsınız nedense. Bu dünyada hala rüzgarlar esiyor ve Onlar sizin terinizi kuruturlar. Mutlaka kuruturlar...
Sayfa 165Kitabı okudu
Reklam
Açlık
"Tanrı düşüncesine takılmıştı zihnim tekrar. Ben kendime bir iş ararken, Tanrı'nın her seferinde yolumu kesmesini, istediğim tek şey günlük ekmeğim olduğu halde her şeyi mahvetmesini asla bağışlayamıyordum. Uzun zaman aç kalsam beynim azar azar dışarı akıyor, kafam boşalıyordu sanki! Bunu açıkça hissetmiştim. Başım hafifliyor, yok oluyor ve ben onun ağırlığını omuzlarımda artık duymuyordum..."