Kitap kesinlikle yeni bir bakış açısı kazandırıyor. İnsanın kendini bilmesi ve her şeyden önce kendini sevmesini öğretiyor Mina’nın hikayesi üzerinden. Normalde hard bilgi dolu kişisel gelişim kitaplarını okumayı sevmiyorum ama kitapta Mina karakterinin hikayesi üzerinden o kadar güzel düşündürüyor ki bir süre sonra kendi hayatını, bakış açını ve hayata bakış açını sorgulamaya başlıyorsun.
“Bakış açını değiştir, dünya değişsin” mottosuyla okumanızı tavsiye edebileceğim, okuyan kim olursa olsun ona bir şeyler katacağından emin olduğum güzel bir başucu kitabı.
İnsanların çocuğun mesleğini öz benliğine göre değil toplumsal benliğine göre seçtiğini biliyor musunuz? İşte bu nedenle pek çok insan işinde çok başarılı olsa da sonunda hep mutsuz hisseder kendini. Ruhunun yapmasını söylediği işi bazı nedenlerle yapmadığı için.
Ona ihanet eden ya da kendisinin ihanet ettiği bütün gençlik hayallerinin, yaşlılıkta bile insanın kalp atışlarını hızlandıran acı tatlı, parıltılı hatıraların ardından tembel tembel el salladı, hepsiyle vedalaştı.
Öyle insanlar vardır ki, ne yaparsan yap onlarda herhangi bir düşmanca tavır, öç alma ya da benzeri bir duygu yaratamazsın. İstediğin kötülüğü yap yine gelir senin gözüne girmeye çalışırlar.
“Siz yazarlar sadece kafanızla yazmak istiyorsunuz; düşünce için, fikir için kalbe gerek yok sanıyorsunuz! Hayır, fikirleri dölleyen, çoğaltan şey sevgidir! Yerden kaldırmak için düşen insana elinizi uzatın ya da zaten mahvolmuşsa onun için acı gözyaşları dökün, ama asla onunla alay etmeyin! Onu sevin, onda kendinizi görün ve ona kendinize davrandığınız gibi davranın! İşte o zaman sizi okumaya başlayacak ve önünüzde eğileceğim!” diyerek yeniden rahatça divana uzandı.