-Olmaz anne! derdi Adrian. İnsan hem Tanrı’ya hem şeytana tapamaz.
-İyi ama hangi Tanrı’ya tapıyorsun sen? Ah başıma gelenler! Ne yapmak istiyorsun? Nedir amacın?
-Hiç. Ben kendi havama uyarak yaşıyorum, midem için çok istediğim bir şey yok, ama kafamla yüreğimi iyice doyurmaya bakıyorum...
Sevgi sanıldığı gibi saf, katışıksız değildir. Aksi halde, bir çocuğa ömrü boyunca en çok zarar verenin, onu yeryüzünde en çok sevenlerle aynı kişiler olmasını açıklayamazdık.
Çünkü benim sunduğum iyilik senin sunduğun kötülük olmadan var olamaz, eğer sen bitersen, ben de biterim, şeytan şeytan olmadıkça, Tanrı da Tanrı olamaz.
Aile yani eril-dişi çiftinin ve çocuklarının birbirlerinin üzerinde yaşayıp kadının haklarını, mahremiyetini ve akıl sağlığını bilinçsizce ihlal ettikleri birim.
Çağdaş insan ya geçmişte yaşar ya gelecekte; o anda yaşayamaz. Romantikliğe kapılıp çocukluğunu, annesini düşünür - ya da gelecek için mutluluk planları kurar. Sevgi ister başkalarının uydurma yaşantılarını açıklıkla paylaşarak, ister bu andan kaldırılıp geçmiş ya da geleceğe itilerek yaşansın, bu soyutlaştırılmış, aslından uzaklaştırılmış sevgi biçimi gerçekliğin, kişinin yalnızlık ve kopmuşluğunun verdiği acının yumuşatılmasına yarayan bir uyuşturucu yerine geçer.