Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Kadınca, Tadımlık ve Distopik Öyküler
Kitap kısa, distopik; kadın merkezli, içinde yaşadığımız dünyanın acı gerçeklerini ve kadınların yaşadığı zorlukları fantastik zemine taşıyan 12 adet öyküden oluşuyor.
İthaf cümlesi bile hem acı hem de o acının geçeceğine dair umut veriyor.
"Kitapları yırtılan, fırlatılan, yakılan bütün kız çocuklarına ve kadınlara..."
Öyküleri okurken kimi zaman kamp ateşi başında oturmuşum ve yaşlı, çok tecrübeli bir Kızılderili kadının rüyalarını dinliyormuşum gibi hissettim. Üslubu böylesine akıcıydı. Bazen de ben gördüm rüyayı, hayali evrenlerde gezdim. Rüya yiyenlerden, organ takasına, giderek soğuyan ve ısınmak için bir meteor bekleyen gezegenlerden, gençleştiren yumurtalara...
En sevdiğim öykü önce beni ana karakteriyle duygudaş yapan ve içindeki gerilimi en çok hissettiren Zehir, ikinci favorimse Damızlık Birliği oldu. Kapaktaki denizatı da bu öyküden geliyor.
Eleştirim de var tabii. Öyküler maalesef tadını alamadan bitiveriyor. Gerçi öykü vermek istediğini o sırada vermiş oluyor ama tam öykünün fantastik şartlarına adapte olmuşken bitince boşluk hissi veriyor.
Meltem Dağcı'nın öykülerindeki derinlik ve yaratıcılık, okuyucuları düşünmeye ve hayal etmeye teşvik ediyor. Dünyanın her gün gördüğümüz yüzünü ezberledik, biliyoruz. E bir de "Dünyanın Öteki Yüzü"nü çevirin.
Farklı şekillerde de olsa dünyadan nefret eden iki kişi Luna ve Knight. Knight, Luna denizatlarını çok seviyor diye annesine imzalattığı izin kağıdı ile bir denizatı dövmesi bile yaptırıyor Luna için. Luna kendini ona layık bulmuyor. Düşünsenize okulun en popüler çocuğu ile okulda hiç arkadaşı olmayan insanlarla konuşmayan bir kız nasıl kendini ona layık görebilir? Oysa bence biri illa birine layık olmayacaksa Knight, Luna'ya layık olamaz.
Yazının Devamı: kitapmagarasi.blogspot.com/2023/08/yarali-...
Çooox, çooox gözəl bir kitab idii...
ALACAK
Yol kenarındaki
Yağmur mazgallarını
Kumbara sanıp
Harçlığımı atardım
Kitap 50 sayfa felan bakmayin benim iki uc gün sürdüğüne :) okuma gonderisini paylaştım ama işler güclerrden bir türlü baslayamamistim. Kısa kısa şiirlerin okdugu keyifli bir kitap idi benim icin. Son siiri Şamandırayı da incelememe eklemek isterim iceriginde ki siirleri nerak edenler için ornek teşkil etmesi açısından herkese keyifli okumalar
Su altında bir yengeç. Ama çok eğlenceli.
Çocuklar için çok eğlenceli bir denizaltı macerası öyküsü. Yengeç Bubi, evinden ilk kez dışarı çıkar anne babasıyla. Henüz ilk gezisi olması nedeniyle gördükleri onu şaşırtır. Anne babası ise ona denizdeki diğer canlıları tanıtır. Denizatı, köpekbalığı, kaplumbağa, balina, ahtapot... Hepsinin özellikleri başka, hepsinin rengi başka. Bubi, tüm bunları öğrenirken çok eğleniyor. Çocuklar da onunla birlikte yeni hayvanları, renkleri öğreniyor. Görselleri oldukça albenili, sevimli, renkli. Yeni maceralarını büyük istekle bekleyecek minikler.
.
Kuşe kâğıda basılmış. 25 x 25 cm boyutunda. Çocukları düşünürsek yeni bir şeyler öğrenme istekleri oldukça fazladır. Bubi, bu isteklerine karşılık verecek. Su altı evrenini yakından tanıyıp sonunda merak ettiren bir soruyla bitirecekler: Yengeçler karada da yaşar mı?
.
Betikle, içinizdeki çocukla kalın.
Kitap yorumum
Geçmişten gelen anarşizmin ve sorularla dolu tarihe yolculuğun bir yansıması, tarihin öteki yüzüne yani bilinmeyen yüzüne ışık tutuyor. Lidya ve Pers Krallıkları arasındaki savaştan bir anda 12 Eylül 1980 Darbesine geçiş yapıyor ve oldukça etkileyici bir o kadar da merak uyandıran harika bir kitap. Anarşizmin günümüze etkilerinden bahsederken geçmişten örneklerle desteklenmiş kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Kitapla kalın dostlarım
#kitapalıntıları
‘Şu an Lidyalıların kralı Alyattes oğlu Krezüs ne yapıyor?’ Başka bir şey sormasınlar. Cevap mahiyetindeki kehaneti yazıp getirsinler.
Altın, tıpkı insanlar gibidir kızım, ayarını bildiğin müddetçe hükmetmek de, elde etmek de kolaylaşır. Çevreni izle, insanları tanımak istiyorsan ayarlarına bak.
Aslan Kral, Keyhüsrev üzerine gidecek ordusuyla birlikte Bagis’ten geçecek.
Kaya mezarın kapısı açtıktan sonra yaklaşık on metrekarelik odaya girdik. İçeride taş lahit, üstünde iskelet vardı. Ve iskeletin yanında dizilmiş yüzlerce altın ve gümüş parçadan oluşan hazine vardı. Parçalar arasında kanatlı Denizatı broş, kolyeler, bilezikler, paralar, çeşitli takılar, vazolar vardı. Hazineleri topladık ve mezardan ayrıldık.
#kitapyorumu #okudumbitti #kitaptanalıntıları #arkakapak #karunveanarşist #iskenderpala #kapıyayınları #sayfa317
PULU DÜŞEN BALIK
Kitabın biçimsel olarak değerlendirilmesi:
Kitabın adı Pulu Düşen Balık. Kitabın künyesine baktığımda sadece yaş gurubunun belirtilmemiş. Bunun dışında bir kitabın künyesinde bulunması gereken bütün özellikler mevcut. Kitap 12 sayfalık ve sayısı okul öncesi dönem için uygun. Kitabın kapak özellikleri ise ince karton, ciltli kapak kullanılmış. Bir
Bir çocuğun gözünden görüyoruz, yetişkinlerle olan dünyayı. Aynı durumlara olan farklı bakış açısını..
Mercan; kırmızı saçlı, çilli, üstelik ‘mavi’ gözlüklü ve boynunda çok sevdiği denizatı kolyesi olan şirin mi şirin bir kahraman. Okurken eğlendiğim aynı zamanda da düşündüğüm çocuk kitaplarından oldu. Mercan’la arkadaş oldum adeta her sayfada onunla eğlendim, güldüm, çoğu zaman hak verdim ki gerçekten yetişkinler çok tuhaf ve sıkıcı.. o sebeple Mercan tam bir ebeveynsavar mucidi olmaya aday!
Öğrencilerimin de yüzlerinde tebessümle okuyacağına eminim.
Ben çok sevdim, tüm yetişkinlere ve küçük okurlara naçizane tavsiyemdir.
Kitapla kalın..
209 syf.
6/10 puan verdi
FARKLILIKLAR, YAŞAMI YAŞANILIR KILAR... (ARADA SPOILER ÇIKABİLİR)
Ba-yıl-dım. Niye bayıldım? Çünkü bay-dı... Kitabın artılarından biri olan akıcılığı sayesinde kurguya dahil oluyorsunuz, akışa kapılıp gidiyorsunuz ve ileriki sayfalarda kaybedeceğinizin farkında olmadan, başlardaki aksiyonların sürüklemesiyle sayfaları hızlı hızlı çeviriyorsunuz.
Arka kapak yazısını okuyunca kitaba dair ne beklemem gerektiğini tam olarak çözemesem de bilimkurgu dolu bir aksiyon beklemeye başlamıştım. Peki beklediğimi buldum mu? Buna rahatlıkla evet diyebilirim.
Kitabın daha ilk sayfaları ve giriş bölümü bize bu yeni dünyayı anlatıyor, sistemler değişmiş, birçok şeyin ismi ve şekli değişmiş halde bu yeni dünyada. Zofos Atern de bir sebepten dolayı Denizatı Vadisi'ne gitmek zorunda kalıyor. Peki neresi bu Denizatı Vadisi, orada ne yapacak Zofos, orada karşılaştığı Dirak kim ve onun ne işi var orada... Olaylar bu sorularla başlayıp ilerliyor. Arka kapak yazısından çok farklı sorular sormamış olsam da fazla ayrıntı verip kitaba dair merakınızı azaltmak istemiyorum, o yüzden anlatacaklarımı burada kesiyorum. Sadece kitabın sonunda bu sorulara gelmesini beklediğimden çok daha farklı ve yoğun cevaplar geldiğini gördüğümü söyleyebilirim. Bu sonun ne olduğunu görmek için kendiniz okumalısınız.
Yazarın ilk kitabının bu olduğu düşünülürse elbette eleştirilebilecek ufak tefek şeyler olacaktır. Fakat benim gözüme çarpan öyle aman aman bir hata ya da eksiklik olmadı. Daha iyisi olabilir miydi derseniz, her şeyin her zaman daha iyisi olabilir ama bir ilk kitap için bence oldukça iyiydi ve daha önce başka bir kitabını okuduğum için yazarımızın kendini geliştirdiğini de söyleyebilirim rahatça.
Yazarın kalemini sevdiğimi rahatça söyleyebilirim, bu yüzden diğer kitaplarını da alıp okumayı istiyorum. Dolayısıyla sizlere de alıp okumanızı tavsiye ederim kesinlikle.
Bir denizatı yavrusu, birbirleriyle eğlenceli oyunlar oynayan yavru balıklara özenir ve onların oyununa katılmak ister... Ancak balıklar, kendilerine benzemeyen denizatını aralarına almak istemezler... Şıp Şıp isimli balık ise onun yerinde kendisi olsaydı ne kadar üzüleceğini fark eder...
Çok keyifli bir kitap Severek okudum. Tarihi bilgiler de yol alıyor. Yine bir macera peşinde sevgili kahramanlarımız. Yine alınlarının akıyla bu işi de başarıyor. İyi okumalar var olun.
Türk bilimkurgusunda hangi kitabı okusam tutarsız bir yakıştıramama ile karşılaşırdım. Yani kitap tam olamazdı hiçbir zaman. Selim Erdoğan'ın okuduğum bu romanı ise aklımdaki bu yargıları yerle bir etti ve beni zevkle sona taşıyan sarmal kurgusu içerisinde kitapla okuyucuyu aynı potada eritmeyi başardı. Bir Sisyphos öyküsü okuyacaksınız ama kahramanı cezasına iten koşulları, kahramanın icinde bulunduğu cezadan ayıran paralel bir öyküyle birlikte. Bu ikili sistem de tıpkı kahramanın cezası gibi olayı fraktal şekline sokup bir nevi okuduğunuzla sizi içselleştiriyor. Bu da hoşuma gitti. Kitapta göndermeleri çözmek de anlamlı ancak yazar zaten size yardimcı oluyor. Tek anlam veremediğim yan karakterin varlığını açıklama şekliydi. Kitabin sonunda 2-3 sayfada bir mantığa oturtulmaya calisilmissa da beni ikna edemedi. Belki farklı olsa daha mı iyi olurdu? Ne olursa olsun iyi ve düşünülerek yazılmış bir kurgu okudum ve iyi bir yazar kazandım. Türk bilimkurgusunun kaliteyle artması dileğiyle