''Gerçeğin ne olduğunu bizzat yaşayıp görünce insan sözcükleri gerçek anlamlarının dışında kullanmayı bence gerçeğe bir başkaldırı olarak benimsiyor. Gerçeği aşmak veya gerçeğin yarattığı hayal kırıklıklarını hafifletmek için mecazlara başvuruyor.''
Barış Bıçakçıdan okuduğum üçüncü kitaptı doğum lekesi gibi bir gülümseme. Barış Bıçakçı'nın kalemi oldukça hafif bir kalem. Ne abartılı betimlemeler var ne de 300 400 sayfaya yayılmış bir romanın kalabalıklığı. Aksine oldukça basit bir dille beraberinde 100 bilemedin 200 sayfa arasında gidip geliyor tüm olaylar.
Kitabın tamamında bir
Merhaba!
İncelemeye başlarken tıpkı herkes gibi benim de bu kitabı okurken oldukça ikilemde kaldığımı söylemek isterim.Bu kitap bir ütopya mı yoksa distopya mı?Kitabın sunuşunda da belirtildiği gibi bu kitapta bizi, başımızı ezen dev bir çizme beklemiyor.Aksine,her şeyin 'kusursuz' ve mutlu olduğu bir gerçeklik(?) karşılıyor.
Herkes,herkes
''Olayları hatırlıyorum,nedenleri hatırlayamıyorum.Buyrun size mesele!Peki,nasıl kötü oluyorum?Zamanla.Doğru.Zaman her şeyi hallediyor değil mi albayım?''