Yürüdükçe ince bir çıtırtı kalıyordu gerilerde. Yaşlı kaplumbağa bu çıtırtıyı kurumuş otlara dokunarak değil, sanki insanlığın ilk çağlarından kalma
bir çalgının buzağı derisinden gerilmiş tellerine dokunarak çıkarıyordu. Sanki bu, şöyle böyle bir çıtırtı değil, güneş'e, ateşe,
zamana, dost düşman ne varsa, kim varsa, hepsine karşı düzülmüş bir direnç türküsüydü.
Sayfa 12 - Remzi kitapevi