Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gökaçınlar

Gökaçınlar
@dissidentapologist
konformizme karşı bireycilik, degradasyona karşı realite, yapmacıklığa karşı mizah. | Atatürk le parfait
Çelişkili bir durumla karşılaşan bir bireyin dikkati, uzun vadeye değil, o anki koşullara odaklanır. Sosyal psikoloji, buna "bilişsel uyumsuzluk" [cognitive dissonance] -anlam çerçeve lerinin çatışması- diyor. (Gregory Bateson, Lionel Festinger ve benim tarafımdan bilişsel uyumsuzluk üzerine çeşitli çalış malar yapılmıştır.) Rose'un iyi bir iş çıkardığına dair kanıt görmek istemesi ve Park Avenue'deki şirket bu tür bir kanıt sunmadığı halde bunda ısrar etmesi, bilişsel uyumsuzluğa klasik bir örnektir. Bu tür çelişkilerle karşılaşan insanda "dikkat odaklanması" (focal attention] yaşanır; yani kişi belirli bir sorunun o anda dikkatin odağında olması gerektiğine inanır. Kişi, sorunu çözmek için her şeyi yapmayı göze aldığından, uzun vadeli düşünceler askıya alınır. Ancak dikkat odaklanması sürer. Bu durumdayken, insan hiçbir şey yapmasa bile, bir şey yapmak gerektiği düşüncesiyle, o an içine sıkıştığı durumu tekrar tekrar gözden geçirir.
Sayfa 102 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bu rekabetçi ortamda, başarılı olanlar bütün kazancı silip süpürürken, kaybedenler kitlesi kırıntıları paylaşır. Bu tür bir piyasanın oluşumunda esnekliğin önemli bir rolü vardır. Toplam kazancı, hiyerarşinin her noktasına dağıtacak bir bürokratik sistem olmayınca, bütün ödüller en güçlü olanın kucağına dökülür; sınırların belirsiz olduğu bir kurumda, bazı insanlar her şeyi ele geçirecek bir konumda bulunur. Böylece esnek sistem, "kazanan hepsini alır" piyasası aracılığıyla eşitsizliği artırır."
Sayfa 101 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Şüphesiz, üniversite diploması almak için birçok geçer neden hålå var. Bütün gelişmiş ekonomileri temsil eden ABD verilerine göre, son on yılda, üniversite mezunu çalışanların gelirlerindeki artış, lise mezunlarından yaklaşık yüzde 34 fazla; başka bir deyişle, işe zaten daha yüksek ücretle başlayan üniversite mezunları, daha az eğitimli
Sayfa 100 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fırın işçileri gibi işlerine zayıf ya da yüzeysel bağları olan kişiler açısından, limanda oturup beklemek için hiçbir neden yoktur. Yolculuğa çıktıklarında, terfi veya ücret artışı gibi kimi kilometre taşlarına rastlasalar da, muğlak yatay hareketler, geriye dönük kayıplar ve içinden çıkılmaz ücret skalaları bu kilometre taşlarını siler. Dolayısıyla, kişinin kendisini toplumsal olarak konumlandırılması, geçmişin sınıf sistemindekine göre çok daha zor hale gelir.
Sayfa 99 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Modern risk kültürünün garip yönü, hareketsizliğin başarısızlık olarak görülmesi, sabit kalmanın ölümle eş tutulmasıdır. Dolayısıyla, varılacak hedeften çok, ayrılma ediminin kendisi önemlidir. Bu ayrılma isteğini yaratan devasa toplumsal ve ekonomik güçler vardır: Kurumların düzensizleşmesi, esnek üretim sistemi gibi... Yani, maddi gerçekliğin kendisi de denize açılmaktadır. Olduğun yerde durmak, çemberin dışında kalmak demektir.
Sayfa 98 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bu tür bir hareketlilik esnasında insanın en çok kafa yorduğu mesele, kazancında artış olup olmayacağıdır; ancak mevcut ekonomide iş değiştirenlere dair ücret istatistikleri hayal kırıcıdır. Günümüzde, şirket değiştiren insanlar yarar değil zarar görüyor; yüzde 34 önemli miktarda zararlı, yüzde 28 önemli miktarda kazançlı çıkıyor. (Lütfen Tablo 8'e bakınız.) Bir kuşak önce bu sayılar aşağı yukarı tam tersineydi; yani, başka bir şirkete geçmek, aynı şirkette terfi almaktan bir miktar daha karlıydı.
Sayfa 96 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Organizasyonlar sık sık iç akışkanlık halinde bulunduğundan, kişinin şirketin mevcut yapısına bakarak geleceğine dair rasyonel kararlar alması çok zordur.
Sayfa 96 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Sayısız laboratuvar deneyinin sonucunda, Tversky, insanların gündelik yaşamda -ister kariyer ve evlilikte ister kumar masasında olsun- risk alırken olası kazanımlardan çok kayıplara önem verdiği sonucuna vardı: "İnsanlar olumludan çok olumsuz uyaranlara karşı duyarlıdır... Sizi mutlu edecek birkaç şey varken, kendinizi kötü hissettirecek sayısız etken bulunur."
Sayfa 92 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Modern bilgisayarlarda kullanılan birçok hesaplama stratejisiyse, Aydınlanma'nın şafağında, Jacob Bernoulli ve yeğeni Daniel Bernoulli tarafından yapılan çalışmalara dayanır.
Sayfa 91 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Risk kitleler tarafından her gün omuzlanması gereken bir zorunluluk. Sosyolog Ulrich Beck, "İleri modernitede, zenginliğin toplumsal üretimiyle risklerin toplumsal üretimi sistematik bir biçimde el ele gider" diyor.
Sayfa 90 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Reklamcılık işinde başarılı olan insanlar mutlaka en hırslı olanlar değildi, zaten herkes motive olmuştu. Ona göre asıl başarılı olan insanlar, tehlikelerden kaçınıp topu başkalarına atmayı bilen insanlardı; başarı, net zarardan kaçınmakta gizliydi. "Hiçbir şeyin üzerine yapışmasına izin vermeyeceksin." Şüphesiz bütün şirketler bir noktada dibe vurur. Ancak Rose'u en çok şaşırtan şey, bu tür bir iflastan sonra bile, yeni işverenlerin kişinin geçmiş başarısızlıklarına değil sahip olduğu bağlantılara ve network kurma becerisine önem vermesiydi.
Sayfa 88 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Bu azınlıklar en önemli toplulukların hepsinde yer alıyorlardı ama önemli bir fark vardı: Müslüman olmayan topluluklarda modern ticari, girişimci, finansçı burjuva sınıfı oluşurken, Müslüman ve özellikle de Türk olanlarda tedirgin azınlık devletin emrindeydi. Bir başka deyişle gerçek bir Türk burjuvazisi yoktu; bir Türk için sadece sınıf atlama değil, aynı zamanda entelektüel bir ilerleme gündeme geldiğinde ya da modernliğin ilkelerini ve teknik gelişmelerini benimsemesi söz konusu olduğunda, bu devlet düzeni içinde gerçekleşirdi; her şeyden önce ordu sonra da idari kadro akla gelmeliydi; Türkler bir meslek sahibi olduklarında, örneğin hekimliği seçtiklerinde bunu öncelikli olarak devlet bünyesinde yapıyorlar, sözgelişi askeri hekim oluyorlardı.
Sayfa 32 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Habsburg İmparatorluğu örneğinde, farklı uluslar durumlarını korumak ya da pozisyon kazanmayı elbette amaçlıyordu fakat kurumsal tabloyu kökten değiştirmeyi arzu etmiyordu. Oysa bu kadim rejimlerin ayakta kalmaları iç ve dış huzurdan kaynaklanıyordu. Huzurlu dönemlerde sessiz çoğunluklar öne çıkarlar (ve şu ana kadar incelenenlere bakılırsa Osmanlı İmparatorluğu'nda "sokaktaki Hıristiyan"ın bağımsızlık ya da devrimcilik gibi heveseleri yoktu) ama buhran dönemlerinde kararlı, kamçılanmış, hırslı ve ideolojik olarak bilenmiş azınlıkların sesi duyulur. Ve bunlar Abdülhamid rejiminden nefret ediyorlardı; bunun nedeni polisiye ve baskıcı tutumundan çok arkaik, ataerkil ve rüşvete düşkün olması idi.
Sayfa 32 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Bilindiği üzere, Japonya'da imparator figürünün ilahlaştırılması 19. yüzyılın son on yılında tepeden inen devrimle eşzamanlıdır. Kemalist Cumhuriyeti incelediğimizde; başkan olan kişinin kutsallaştırılmasının, bu tür tepeden inme kökten modernleşme sürecinin sık rastlanan ve belki de gerekli bir yönünün olduğunu söyleyebiliriz. 19 Batı'dan gelen etkilerden korunma ve buna bir yanıt verme çabaları içinde olan Abdülhamid'in hükümdarlığı döneminde Müslüman olmayanlar bütün olarak eskisinden çok daha rahat yaşadılar. Milliyetçi çalkantıların olmadığı yerlerde Ermeniler refah düzeylerini artırmayı sürdürüyorlardı; Girit meselesi ve 1897 Türk-Yunan Savaşı'na karşın Rumların durumu da aynı şekilde çok iyiydi. 1893 yılında Fransız bir gözlemci şunları yazmıştı: Bir Bulgar Türkiye'ye geçince onun gözüne ilk çarpan, aldığı özgürlük dolu soluk oluyor. Kuramsal olarak despot bir hükümetin yönetimi altında olsa bile, insan anayasal bir devlette bulacağından daha fazla bir özgürlük duygusu yaşıyor (...) Hatta bir hükümetin varlığını bile hissetmiyor (...) İnsanı taciz eden polislerin, ağır vergilerin, yoğun kamu hizmetlerinde çalışma zorunluluğunun olmamasını sultanın gayrimüslim kullarının takdir etmesi gerekir (...)20
Sayfa 31 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
Bunlar olası bütün entelektüel ve sözel cambazlıklara rağmen birbirleriyle tamamen çelişen parolalardı: Osmanlıcılık sonuç olarak Müslüman olmayan toplulukları güvence altına alma ve aynı zamanda onları hanedanlığa bağlama çabasıydı; tam zıddı olan İslamcılık ise Müslüman dünyayı seferberliğe çağırarak halife-sultan önderliğinde bu dünyada hak iddia etmek demekti. Türkçülük güçlü bir Türk kimliğini yeniden canlandırmayı amaçlıyordu; bu kimlik Müslüman olmayan halklarınkiyle eğilim olarak çatışıyordu ama bir şekilde İslam dünyasından da kopuktu; Turancılık Türk halklarının ortak köklerini yeniden ele geçirmeyi ve onları siyaseten birleştirmeyi hedefliyordu.
Sayfa 30 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
6,2bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.