Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatı bir erkekle paylaşmak eninde sonunda yarım bir kadın haline gelmek demekti.
Sayfa 183Kitabı okudu
Hayatı bir erkekle paylaşmak eninde sonunda yarım bir kadın hâline gelmek demekti.
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Türkler?
Hiyong-nular Çinliler tarafından Türk ve Moğol haleflerinde tekrar göreceğimiz karakteristik hatlarla tasvir olunmuştur. Wieger'in hülasasına göre "bunlar küçük boylu tıknaz vücutludurlar. Başları yuvarlak ve gayet büyük, çehreleri geniş elmacık kemikleri çıkık, burun kanatları ayrık, bıyıkları oldukça yerindedir, çenelerindeki seyrek bir kıl tutamından başka sakalları yoktur. Uzun kulakları delinmiş ve bir halka ile süslenmiştir. Tepelerindeki bir saç tutamından başka başları umumiyetle tıraşlıdır.50 Kaşları kalındır gözleri badem biçimi olup göz bebekleri gayet ateşlidir. Yarı dize kadar inen yanlardan yırtmaçlı ve uçları önden sarkan bir kemerle sıkılmış geniş bir entari giyerler. Soğuk dolayısıyla elbisenin kolları bileklerde sıkıca kapalıdır. Kürkten küçük bir pelerin omuzlarını örtmektedir. Yine kürkten bir başlık başlarını örter. Ayakkabıları meşindendir. Geniş pantolonları ayak bileklerinde bir kayışla tutturulmuş ve kapatılmıştır. Kemere asılmış olan yay mahfazası sol bacağının üzerine sarkmaktadır. Keza kemere asılan okluk, okların gerileri sağa gelmek üzere belinin altına düşer."
Reklam
Oysa ortaçağda, delilerin, toplumdaki en üstün gücün –Tanrı'nın– bile artık etkileyemediği başka güçlerin etkisi altında olduğuna inanılırdı. Açıkça söylenemiyordu ama, delilik, kurulu düzen hiyerarşisi içinde en büyük güce eşit bir güç sayılıyordu. Ne var ki aydınlanma çağından, sanayi devrimi ve pozitivizmden sonra delilik, soğuk algınlığıyla, apandisit iltihaplanmasıyla, kızamıkla aynı kategoriye yerleştirildi –herhangi bir uzman tarafından tedavi edilebilecek bir hastalığa dönüştü. Delilerin Ortaçağ Avrupası'ndaki azametinden ne büyük bir uzaklaşma! O zamanlar, deliliğin üstesinden gelmek için kilisenin en yüksek otoritesine, engizisyonda en dindar ve en saygın üyelerinin yardımına gereksinme duyuluyordu. Deliliğin üstesinden gelememek, Tanrı'nın zayıflığını kabul etmek demekti. Ortaçağda, en yüksek otoritenin yetkisi, delilerden nedamet getirmelerini istemeye ya da cennetten kovulan bir melek olan Şeytan'ın etkisi altına girmiş olduklarını itiraf ettirmeye kadar varabiliyordu ancak. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda deliler tımarhanelerde tutuluyorlardı. Yirminci yüzyılda deliler dize getirildi. İyice ilaçlandırılıp toplumun kıyısına itilmiş, istenmeyen varlıklardan başka bir şey değiller artık.
Sayfa 47 - 20. yy. Delileri Artık Özgür Değiller
Kolay değil bu kazançla dem sürmek Ayrı bir dert bu devirde kız sevmek Boyun bükmek, dize gelmek Aç karnına laf işitmek.
Şiirin de şâirin de Allah Rasûlü'ne ﷺ itaatle bir mana kazanacağını söyledi. Üstad'a göre her şey gibi şiir de İslâm'ın emrinde olması durumunda şiirdir. Şiir, "Kainatın Efendisi'ni ﷺ, Allah'ın Sevgilisini sezmeye doğru hususî ve ileri bir istidât" halidir. Ona göre, şuurdan İslâm'ı tebliğ kalıbına dökülen şiirle; hevadan hevese boşalan şiiri birbirinden, "üstün idrak müessesi olarak Kainatın Efendiliği makamının eşiğinde dize gelmek" ayırır.
Sayfa 91 - Hüküm Kitap, 5. Baskı, Mart 2021
Çöküp gitmiş bir yaşam döneminin yıkıntılarından, alabildiğine içten bir çabayla kendime yine "aydınlık bir dünya" kurmaya uğraşıyordum; karanlık ve kötü güçleri yine içimden söküp atmak ve düpedüz aydınlıkta yaşamak, tanrılar önünde dize gelmek gibi tek bir istek vardı ruhumda.
Sayfa 101
Reklam
ÇAMURLU KAFTAN
DESTUR sesi işitiliyor ve İbn-i Kemal Hazretlerinin geldiğini haber veriyor Bostancıbaşı. Hünkâr , telaş ile fırlıyor yerinden “Kalkın, ilim ehline hürmet , Allah ve Resulü’ne hürmettir ! Büyük âlimi sarayın girişinde karşılayalım .” Merdivenlerden inerken avlunun ıslak ve yer yer çamur birikintileriyle kaplı kısmına doğru , tedbirsizce atılıyor Selim Han. Aynı istikametten yaklaşan Kemal Paşazadenin atının dizginlerine uzanmak Hünkâr’ın niyeti. Ancak İbn-i Kemal’in kula atı ansızın ürkerek şaha kalkıyor . İşte o esnada nallarından sıçrayan çamur zerreleri perdeliyor Hünkâr’ın görünüşünü. Kara bir yağmur gibi saçılıyor Selim Han’ın kaftanına çamurlar. “Hünkârım bağışlayınız,” diyerek , Selim Han’ın önünde dize gelmek istiyor âlim. Fakat derhal uzanıp mani oluyor Padişah: “ Sizin gibi değerli bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur beni yüceltir Hocam. Vasiyetimdir ki vefatımın ardından bu kaftanı sandukamın üzerine sersinler !”
DOĞU, BATI ve BÜYÜK DOĞU...
Doğu-Batı ayırımını ortaya koyar koymaz, ilk bakışta meydana şu manzara çıkıyor: İçeride, Hint Denizine doğru, bütün vecd ve hakikatini kaybetmiş, her türlü savunma kudretinden mahrum, sadece yılgınlar, ezginler ve kravatlı maymunlardan ibaret, ölü bir insanlık... Dışarıda da Atlas Okyanusuna doğru, yalnız saldırıcı, dize getirici ve kendisini Doğuya örnek gösterdikçe büsbütün zehirleyici bir âlem... İçli dışlı bu iki zıt dünya arasında da, dış tezahür aynalarının bütün aldatıcı gösterişlerinden ve yalancı teyitlerden müberrâ ve müstağni fakat galip gelmek ve mutlaka içli dışlı binbir cephede savaş vermeye memur ve mecbur ve ebedî hakikat davası... Böylece Doğu, Batı ve Büyük Doğu anlamları şimdiden hecelenmeye başlanmış olmuyor mu?
Sayfa 15 - 1-Adımız, Dâvâmız, Mânâmız-, Doğu-Batı, 6.Baskı, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.