Kitabı ilk kez gördüğümde isminin kendine haslığını görüp okumaya karar verdiğimi söyleyebilirim. Kitabın daha çok hanım kardeşlerimize yönelik olduğunu fark etmem ise uzun sürmedi. Fakat kitabın bizim gönlümüze düşen hisselerini de aktarmadan geçmem doğru olmaz.
Ziynet, yazarın da ifade ettiği gibi süs demek. ''Ruh Ziynetleri'' ile ise fiziksel ya da maddi karşılığı olan bir süsten değil insanların gönül dünyasını, fikrini, ruhunu zenginleştiren, kişilik kazandıran unsurlar ifade ediliyor.
Kitapta güzel bakma, mahremiyet, kitap okuma, soru sorma, hanımefendilik, irade ve bereket gibi ziynetler okuyucuya aktarılıyor. Bunlar anlatılırken yazarın kişisel tecrübelerine de tanıklık ediyorsunuz. Yani öyle üst perdeden konuşan bir dil yok. Kitap, yazarın kendi yaşam dünyasından izleri de içeren samimi bir anlatım tarzıyla yazılmış. Bu ziynetleri okurken önce konuyla ilgili önemli yazar, düşünür ya da alimlerin sözlerine yer veriliyor daha sonra ise konu sade bir dil ile aktarılıyor. Sonunda ise ''bir nükte'' başlığı altında kıssadan hisseye yer verilmiş.
Bugün birçok insanın kaybettiği ya da anlayamadığı fakat esasında insanlığın muhtaç olduğu değerler bir abla edasıyla anlatılmış. Kitapta bir anlam arayışının hakim olduğunu da ifade etmem gerekir. Her ne kadar gençlere hitap ediliyor olsa da gençleri anlamak isteyen yetişkinler de okuma listelerinde bu kitaba yer verebilirler.