Bir gazete yazarı 24 saat yeryüzünün tüm boyutlarında yaşayabilir.
İranlı askerle Hacı Ümran önündedir gazete yazarı; Ankara'da bankacıların toplantısındadır; Portekiz vurucu timiyle Lizbon'daki Türk Elçiliği'ndedir; Amerikan donanmasıyla Nikaragua'ya gövde gösterisi yapmaktadır; kamyon şoförleriyle Santiago'da protesto yürüyüşüne çıkmıştır; Sri Lanka'da ayrılıkçı çatışmaların silah seslerini duymaktadır; Batı Şeria'da yükselen gerilim içindedir; Londra Borsası'nda Amerikan Doları'nın tırmanışını izler; Helsinki'de dünya atletizm şampiyonasına hazırlanmaktadır; Çad çöllerinde gerilla savaşına katılır; Avam Kamarası'nda idam cezasına ilişkin oylamada boy gösterir; Türkiye mahpushanelerinde bir yatakta yatan üç kişiden birisidir.
uygarlığın ürünlerini yakmak isteyenler, tarihte hep yanmışlardır.
filmleri, kitapları, resimleri, şiirleri, bilim yapıtlarını ortadan kaldırmak, yasaklamak, yok etmekle hiçbir yere varılamaz.
cumhuriyetin efsane yazarlarından ilhan selçuk'un 1982-83 yıllarında köşesinde yazdığı yazıları derleyip birleştirdiği muazzam bir eser.
okuyanın ufkunu açacak, eğlendirecek, güldürecek ve düşündürecek bir eser. herkesin okuması lazım
prof.dr suna kili'nin 12 eylül darbesinden önce yazdığını düşündüğüm, 1981 tdk bilim dil ödülü almış türk devrim tarihini özetleyen kitabıdır. gerçekten bu kitapta yabancı kökenli kelimelere çok az rastlayacaksınız. örneğin teknoloji yerine uygulayımbilim kelimesini kullanmış yazarımız. yanınızda sözlük veya telefon taşımanıza gerek yok çünkü öztürkçe kelimelerin anlamları parantez içinde yanlarında belirtilmiş.
konusuna gelirsek mustafa kemal atatürk'ün türk devrimi tanımı ile başlayıp 19 mayıs 1919 - 27 mayıs 1960 arası dönemin üzerinde durmuş. sonlara doğru 1960-71 arası dönem hakkında da çok kısa analizler mevcut. 19 mayıs'ta samsun'dan fitili ateşlenen türk devriminin ilerleyip bir cumhuriyet olması, yapılan arasız devrimler ve daha sonra atatürk'ün vefatıyla başlayan karşıdevrimler süreci. herkesin okumasını ve dersler çıkarmasını tavsiye ederim
İyi yönetilen bir devlette cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlamaların çokluğu değil, suçluların azlığıdır: Çökmekte olan bir devlette suçların çokluğu cezasız kalmalarına yol açar
Bir kalabalığı boyunduruk altına almakla bir toplumu yömetmek arasında her zaman bir ayrım olacaktır. Dağınık yaşayan insanların sayıları ne olursa olsun, birbiri ardınca bir kişinin buyruğu altına girdikleri zaman bence artık ortada bir ulusla başkanı değil bir efendi ile köleleri vardır
İnsan özgür doğar; oysa her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendini başkalarının efendisi sanır ama böyle sanması onlardan daha da köle olmasına engel değildir.
Önemini ispatlamaksızın giriyorum konuma. Bana "Sen kral mısın yoksa yasacı mısın ki, politika üstüne yazı yazıyorsun?" diye soracaklara vereceğim karşılık şudur: Ben ne kralım ne de yasacı; onun için politika üstüne yazıyorum ya! Hükümdar ya da yasacı olsaydım ne demek gerektiğini söyleyip vaktimi boşa harcamaz, ya yapacağımı yapar ya susardım.