"Uykuda ya da uyanık, çalışırken ya da yemek yerken, içeride ya da dışarıda, banyoda ya da yatakta... kaçış yoktu. Kafatasınızın içindeki birkaç santimetreküp dışında, hiçbir şey sizin değildi."
Gülüş anne babadan geçen bir şeydir. Annen baban gülüyorsa sen de gülersin, onlar gülmüyorsa istediğin kadar içinden gelsin senin yüzüne bir tebessüm layığınca oturamaz.
Sayfa 65 - Doğan Kitap, 1. Baskı, Kasım 2020.Kitabı okudu
Uzun bir ömür sürdüm, Bay Markos ve öğrendiğim bir şey varsa, o da şu: Bir başkasının yüreğini, yüreğinden geçenleri yargılarken kişi bir miktar da olsa alçakgönüllülükten ve yardımseverlikten nasibini almış olmalı.
Baba'nın dünyası amansızdı. İyi şeylerin hiçbiri bedava değildi. Sevgi bile. Her şeyin bedelini ödüyordun. Ve eğer yoksulsan, elindeki tek nakit, kahır çekmekti.
“Şadbağ’ın ortak kuyusundan kovayla su çekmek için her hafta saatlerini harcayan Abdullah’ın, suya yalnızca bir bilek hareketiyle ulaşabildiğin bir yaşamı aklı almıyordu.”
~
Ve güz geldi Ömür hanım.
Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul...
~
Hüznün bütün koşulları hazır
Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan...
~
Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim.
Akar suyun,
Meyve çağında ağacın,
Serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Bursada havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
Fakir köylü Hatçe kadına,
Irgat Süleymana düşman.
Sana düşman, bana düşman
Düşünen insana düşman…
Vatan ki bu insanların evidir.
Sevgilim onlar vatana düşman.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına.
Çürüyen diş, dökülen et.
Bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki sevgilim elbet;
Dolaşacaktır elini kolunu sallaya, sallaya.
Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle,
İşçi tulumuyla!
Bu güzelim memlekette hürriyet…