hasan sabbah ve keskin zekası ile başlamak istiyorum. okurken kendisinden etkilenmemek mümkün değil. düşünceleri karşısında hem korkuyorsunuz hem de büyüleniyorsunuz tıpkı kitaptaki karakterler gibi. içten içe onu anlıyorsunuz da ama bu ona hak vermek açısından değil de yaptıklarını bir zemine oturtabilmekten dolayı oluyor. zaten hasan sabbah'ın istediği şey de bu, anlaşılmak :) yazarın dediği gibi tüm gaddarlığına karşın hasan anlaşılmak, yalnız olduğunu hissetmemek istiyordu. belki de yaptıklarını yapabilmek için harcadığı çabanın sebebi budur.
ben başta kitabı ömer hayyam'dan esintiler görmek amacıyla okumaya başlamıştım. amin maalouf'un semerkant kitabında ömer hayyam'la tanışmıştım ve aynı kitapta hasan sabbah, ömer hayyam ve nizamül-mülk ün hikayesini okumuştum. etkilenmiştim de çok. orada ömer hayyam üstünden bu hikayeye değiniliyordu burada direkt anlatılıyor. iki kitabın da okunması gerekiyor bence. direkt gerçek hikayeler değil kurmaca kısmı da çok elbette ama her şeyiyle keyif alacağınız kitaplar olacaktır.
yazdıkça yazasım geliyor ama çok uzatmak istemiyorum :) kitabın özünü oluşturan bir alıntıyla bitireyim.
"hiçbir şey gerçek değil, her şey mübah."
