Öncelikle ben bir Türk olarak doğdum, bundan memnunum. Uluslararası dünyada Türk yazar olarak biliniyorum. Proust, aşk hakkında yazdığında evrensel aşktan bahseden biri olarak görülüyor. Özellikle en başlarda aşk hakkında yazdığımda insanlar Türk aşkı hakkında yazdığımı söylerdi. Eserlerim çevrilmeye başladığında Türkler bundan gurur duyuyordu, eserlerimi benimsemişlerdi ben onlar için daha da Türk'tüm. Uluslararası ün kazandığında dünya Türklüğünüzün altını çiziyor sonra sizi tekrar kendilerine ait gören Türkler de Türklüğünüzün altını çiziyor. Ulusal kimliğiniz başkalarının yönlendirdiği bir şeye dönüşüyor. Diğer insanlar tarafından size veriliyor artık sanatımdan ziyade, Türkiye'nin uluslararası imajını düşünüyorlar. Bu durum ülkemde gitgide daha büyük problemlere neden oluyor. Kitaplarımı okumayan pek çok insan popüler basında okuduklarına bakıp dış dünyaya Türkiye hakkında ne dediğim konusunda endişeleniyor. Edebiyat iyiler ve kötüler, melekler ve şeytanlardan oluşur; ama onlar sadece şeytanlarım hakkında endişeleniyorlar.
Orhan Pamuk
Tanrım, bunun açıklaması çok basit; iktidarı elinde tutan sizlerin elinde sadece paranın sağladığı olanaklar var; oysa iktidarı hedefleyen bizlerin elinde bağlılığın araçları var.
Sizin de bildiğiniz gibi sevgili oğlum, siyasette insanlar değil düşünceler, duygular değil çıkarlar söz konusudur; siyasette bir insan öldürülmez, bir engel ortadan kaldırılır hepsi bu.
İnsanlar bir gün Tanrı katına çıkmışlar. "Sana artık ihtiyaç kalmadı ey Tanrı!" demişler, "Biz insan bile yapabiliyoruz."
"Öyle mi?" demiş Tanrı, "Yapın da görelim." İnsanlardan biri eğilmiş, yerden bir avuç toprak almış.
"Hooop!" demiş Tanrı " Kendi toprağınızdan, kendi toprağınızdan!"
O zamana kadar iyiliğe de inanırdı, insanların iyiliğe inandıklarına da; ama o gece hiç kimsenin böyle bir şeye inanmadığı, insanların, Tanrı'dan, iyilikten söz etmelerinin tek nedeninin birbirlerini aldatmak olduğu inancı yer ettiği içine.