Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eylül Saraçoğlu

Eylül Saraçoğlu
@ennur_eyll
-Anlattığınız bu olayı kendi gözlerinizle mi gördünüz? -Sayın Yargıç, Savcının bu sorusunu anlayamadığımı itiraf edeyim. -Demek itiraf ediyorsunuz. - Neyi? - Her şeyi. -Ama ben... -Sanık itiraf etmiş ve dava bitmiştir.
Reklam
-Ölümün eşiğinden döndüğünü söylemiştin bana. -Evet -Nasıl bir ölümdü bu? -Geleceği olmayan. Doğrusunu istersen geçmişi de olmayan ille de öğrenmek istiyorsan şimdisi de pek yoktu. Yalnız o vardı, ölüm. Bir de ben. Aramızda da bir eşik. -Sonra n'oldu? -Kapıyı yüzüne çarptım Sırası değil, dedim ona.
Bazılarımız mürekkep gibidir, bazılarımız ise kağıt eğer bazılarımızın siyahlığı olmasaydı, kimileri dilsiz olurdu: Ve yine bazılarımızın beyazlığı olmasaydı, kimileri de kör.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer kış, "Bahar benim yüreğimdedir," diyebilseydi, kim inanırdı ona?
Evim bana şöyle der: "Beni terk etme, burada senin geçmişin yaşar." Yol ise aksine bana şöyle der: "Gel ve beni takip et, çünkü ben senin geleceğinim." Ben de her ikisine derim ki, "Benim ne geçmişim ne de geleceğim mevcut. Eğer burada kalırsam, kalışımda dahi bir gidiş var demektir; eğer gidersem de gidişimde bir kalış. Yalnız sevgi ve nefret değiştirebilir her şeyi."
Reklam
"Güzel ve Çirkin, bir gün deniz kıyısında karşılaştıklarında birbirlerine denizde yıkanmayı teklif ettiler.Böylece üstlerini çıkarıp suya girdiler. Çirkin, bir süre sonra kıyıya geri dönüp üstüne Güzel’in elbiselerini geçirerek oradan uzaklaştı.Denizden çıktığında elbiselerini bulamayan Güzel, çıplak kalmaktan fazlasıyla utandığı için Çirkin’in elbiselerini giyerek yoluna devam etti.O gün bugündür, herkes Güzel ve Çirkin’i birbiriyle karıştırdı. Yine de bazıları, ona ait olmayan kıyafetine rağmen Güzel’i tanırlar. Aynı şekilde Çirkin’in yüzünü de bilirler; zira elbiseleri onun gerçek kimliğini saklamaya yetmez."
Bu hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.
Kendi kendime şöyle düşündüm: 'Adam bir yıllık hazırlık yapıyor, oysa gün batmadan öleceğini bilmiyor.'
Kaybolup gitmişti, hiç kimsenin savunmadığı, hiç kimsenin değer vermediği, hatta sıradan bir sineği iğneye geçirip mikroskopta inceleyen araştırmacıların bile ilgilenmediği varlık; yıllarca dairede bin türlü alayı uysalca sineye çeken ve sessizce mezara giren ama ömrünün sonunda kısa süreliğine bile olsa palto şeklindeki aydın bir konuğun zavallı yaşamını şenlendirdiği ve bütün çarların, dünyayı yönetenlerin kaçınılmaz biçimde uğradığı felakete uğramış bir varlık..
Boş bir kitap sayfasında bile bir ağacın hayat hikayesi vardır, eğer bizim yazacağımız şeyler o ağacın hayat hikayesinden daha önemsizse fiziksel ve düşünsel erozyonlara sebep olmamak gerekir.
Reklam
"Gerçekten şu yaşam nasıl bir şey ki hepimiz onun, durmadan savaşan, bazen üzüntülü, bazen neşeli hizmetçileriyiz! " diye düşündü.
Sevgili dost bu sabah kuş sesleriyle uyandım, ne güzel değil mi ? Hayır, güzel değil ! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi . Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmediğinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliğini taşıyor muyuz ? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor ? Acaba " insan" denince hatırlamıyor muyuz ?
"Sen cahil ve adil olmayan bir adamsın, çünkü darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir..."
"Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar."
Çatlak kapanmaz, boşluk dolmaz; uğraşıp durur kişiler, kendileri de birer çatlak, birer boşluk olana dek... Oysa, önemli olan, çatlağı açıkça görebilmek, boşluğu olduğu gibi yüklenebilmekti...
Sesinin tonu kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur. Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen, ona dönüşürsün
Reklam
Kurabiye
İstanbul'da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana aşığım... "