Ülkeyi yöneten sahip olan kağan/hakan seferde, avda veya başka bir nedenden dolayı kurultayın başına olmadığı zamanlarda kurultayı yönetme yetkisi eşi hatuna verilmiştir. Bunun dışında hatun savaşlara önderlik edebilir, hatta ülkeyi yöneten kadın yöneticilere bile rastlamak mümkündür.(Tomris Hatun ilk Türk kadın hükümdardır)Bu durum diğer Türk kadınları için de geçerlidir. Ülke yönetiminde yer almasalar da savaşa katılabilir, toplumda meslek sahibi olabilir veya belli bir toplumsal statüye erişebilirler. Kadınlar, toplumun çoğalmasını sağladıkları, çocukların büyümesinden o dönemde birincil derecede sorumlu oldukları ve ocağın düzenini sağladıkları için de ayrıca saygı görmüşlerdir. Hatta şöyle ki düzenli devletler kurulmadan evvel Türklerin bir anaerkil dönemden geçtiğine inanılmaktadır. Kadınların doğurması, evrene bir yaşam sunması, regl olması o dönem için büyük mucizevi özellikleri olan ve kutsanacak unsurlar olarak nitelendirilmiştir. Mağaralarda yaşayan insanlar nasıl ki mağarayı insanı dışarıdaki kötülüklerden koruyan bir unsur olarak görüyorduysa, Türkler de bebeği koruyup kollayan ve dünyaya getiren kadını öyle mecizevi bir varlık olarak görmüşlerdir. Özellikle bebeğin doğumu için kadın erkek birlikteliğinin olması gerektiğini bilmeyen oldukça ilkel kavimlerde anaerkil bir düzenin olması normaldir. Ama zamanla anaerkil Türk toplumu ataerkil bir topluma dönüşmüştür. En nihayetinde ise İslamiyet’ le tanıştıktan sonra kadın kimliği geri plana itilmiştir...