Geceleri bırakılmış ve yalnız
Kara bir huniyle
Gölge, duman ve unutulmuştuk yığarsam
Trenlere ve gemilere
Kemirilmiş küller yığarsam
Seni sütüyle emziren ağaçlar için yapardım
Topladığın altın suların kuş yuvaları için
Kemiklerine dolanmış şarap için yapardım
O şarap ki sana gecelerin gizemini söyler
Gölge arketipinin başıbozukluğu, özerklikten alıkoyulmuş olmanın sıkışmış kızgınlığı ve infantil omnipotensin çocuksu pervasızlığı gibi daha önce sözünü ettiğim olgulardan soyutlanamaz.
Bir başka yabancılaşma tehditi ise çevre semtlerin genç nüfusuyla ilgili. Bazı gençler kent merkezine doğrudan ya da medya aracılığıyla baktıklarında “bir şeyler var ama herkes için değil” duygusunun yarattığı öfke ve isyanı yaşamaktalar. Bu isyan denetlenmesi zor bir hale geldiğinde de pusuda bekleyen “gölge” benliğe kolayca egemen olup suça yönelebiliyor.
Beyaz dilekçe
Rahmân ve Rahîm olan adına sığınarak
Açtım iki elimi : Kor gibi iki yaprak...
Bir edep ölçeğinde umutlu ve utangaç,
İşte dünya önümde; benim ruhum sana aç.
Bu seğriyen ellerle senden seni isterim,
Senden seni isterken canımdan çıkar terim.
Sana âşık ruhumdur merceği yakan ışık,
Gözlerim cemâlini görmeden de kamaşık.
Bir mirasyediyim
Sadık bir gölge ısrarıyla peşini kovaladığım bu hayatta, insanları alakadar edecek büyük, fevkalade vakalar, muazzam zaferler, neticesi nesillere yadigâr kalacak tecrübeler yoktur.
Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. Kimse gözyaşı değil, herkes küfür. Kimse eşik değil, herkes ufukların ötesi. Kimse gölge değil, herkes ışık.
Tevazu bitti. İncelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti.
Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte…
Yüregimi bir sis kaplamış bugünlerde.
İçinden çıkmadığım sokaklar, önünü alamadığım kör katı yanlızlıklar var. Kırgınım bu dünyaya ,insanlara, bedenlere , ruhlara ,içeri ışık alamayan pencereye, kuruyan çiçeğe , yağan yağmura , yerdeki taşa , gölge vermeyen ağaca ,güneşe ve aya...Kırgınım her şeyi içine alıp beni içine sığdıramayan içime ve kalbime ,meylime , aldığım nefesi içine sığdıramayan ciğerlerime ,bu kadar yol gitmeme izin veren zihnime , gidemediği için sessizliğime ,kimsesizliğime .Beni içine alan hiç bir şey olmadığı için her şeye ..ve en çok kendime ..ben olduğum için bana .ve sen olmadığın için sana ... artık hiç bir şey için bir sebep kalmamış gibi , görmeye gerek yok bakmaya,duymaya.. ruhlarımız sağır, ölü,dilsiz ve yalnız .içimizdeki kalabalık derin bir sese dönüştü ve sonra kendi sesimizde boğulmaya kendi nefesimizde çırpınmaya başladık her çırpınış bizi biraz daha derine çekti ve şimdi tam içerideyiz kapıları yok geldiğimiz kuytunun .dönmek yok . artık dönmek yok .gelmenin bile gittiği bir an bu ..
-Veraa
12.05.2024'