Sıklıkla aynı rüyaları görüyordum.
Gardayım, trene binmem gerekiyor. Tren orada, bütün
gürültüsüyle karşımda duruyor. Tanıdığım insanlar rahatça
vagonlara biniyorlar. Ben binemiyorum… Sesleniyorlar… Binemiyorum; yere çivilenmiş gibiyim.
Görevliler geliyor; beni itip kakıyor, sıkıştırıyorlar: “Binin lütfen! Hadi, binin ama!” binemiyorum… Tren sarsılıyor, uzaklaşıyor, kayboluyor. Tekerlekleri beceriksizliğime gülüyor; duvardaki saat benimle dalga geçiyor.