Gönderi

606 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Şirin baş kahraman, Şirini sevenler Faruk ve Kürşat, herkesin ortak arkadaşı ve akıl hocası Naman, başörtülü dindar Esma, Safure hala... Bu karakterlerin hepsi Türkiye mozaiğinden karşınıza çıkacak tüm kimlikler ve ideolojileri sembolize ediyor. Türkiye'deki farklı toplumsal kesimlerin hayatlarından kesitler var romanda. En başarılı yönü bu olmalı kitabın, içerden bir eleştiri var yozlaşmalara, dünyevileşmelere, makyevelizme kaymalara...Herkesin yaşadığı değer kaymaları ve hayat tarzı iddialarından sapmaları, romanın içine serpiştirilmiş. Yazar, Türkiye ve kendi hayatının içinden, her yerden bir tutam katmış; mimariden bahsetmiş, Amerika ve Fas seyahatleri var, fasıl geceleri ve Gazali okumaları var, burjuva ve proletarya, seküler ve dindar yaşam sahneleri var. Sanat muhabbeti var, protesto gösterileri var, inşaat sektörü ve iş dünyası var, fail-i meçhuller, meşru ve gayri meşru ilişkiler var. Kitapta yoğun bir huzursuzluk, tamamlanamamışlık, kendi olamamışlık hakim. Herkesin "kendi hayalleri" ve "kendi benlik çabası" ya bir diğerini baltalıyor, ya bir diğerince baltalanıyor. Roman baştan sardı, sonunu merak ettim okurken. Ama bitirirken bence herkesi yarım bıraktı yazar. Gerçi yazara da hak vermek gerek; bu kadar çalkalanmış, bu kadar yorulmuş ve örselenmiş bir toplumda, bireylerinin kendilerini yeri boylamış vazo misali parçalanmış hissetmeleri olağan. Bölük pörçük, eksik, kayıp, parça parça, yaralı ve yamalı... Sanırım yeterince ifade ettim kitap sonunda hissettiklerimi. Bu ülkede yoruluyoruz, birbirimizi de yoruyoruz. Ben de yorgunum yahu.
Şirin'in Düğünü
Şirin'in Düğünü
Cihan Aktaş
Cihan Aktaş
Şirin'in Düğünü
Şirin'in DüğünüCihan Aktaş · İz Yayıncılık · 201619 okunma
·
154 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.