Gönderi

Üniversitedeyken Howard Jeuchimowitz adında bir oda arkadaşım vardı. Şu an Chicago'da avukat olan Howard, çok erken yaşta basit bir arzuyu öğrenmişti. New York şehrinin banliyölerinde yaşayan birisi olarak, Küçükler Ligi'ndeki en kötü basketbol takımında oynamıştı. Oynadıkları hemen her maçı kaybediyorlar ve sürekli mağlubiyete uğradıklarından, kendilerini ezik hissediyorlardı. Takım kaptanları iyi birisiydi ve bu genç oyunculara iyimser bir davranış biçimi aşılamaya çalışıyordu. Utanç verici bir yenilgi daha yaşadıktan sonra, takım kap-tanı takımı biraraya topladı ve onlara şunu hatırlattı: "Kimin kazandığı ya da kaybettiği önemli değil. Önemli olan oyunu nasıl oynadığınız." İşte bu noktada Howard elini kaldırdı ve şunu sordu: "Peki o zaman neden puanları hesaplıyoruz?" Howard, küçük yaşlardayken kazanma arzusunun ne olduğunu öğrenmişti. Hiç kimse kaybetmeyi sevmez ve çoğu insan, bir şeyler kazanmak uğruna yaşar. Tek farklılık, kullandığımız hesaplama biçimidir. Bu, bazıları için para, bazıları için ün ya da ödüllerdir; bazıları içinse aşk, aile veya ruhsal doygunluktur. Ölçüm birimi kişiden kişiye göre değişebilir, ama arzu aynıdır. Bir milyarderin çalışmasına gerek yoktur. Para, puanlan hesaplamak için kullanılan bir yöntemden başka bir şey değildir. Yanlış kararlar yüzünden milyonlar kaybeden bir milyarder bu yüzden üzülür. Kaybettiği para yaşam biçimini değiştirmeyecektir, ama hiç kimse kaybetmeyi sevmez. Kazanmayı istemek kötü bir şey değildir. Fakat onu ölçme kriteri, sadece maddî başarı oiursa, bazı sorunlar doğar.
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.