Gönderi

Aristoteles Metafizik'in birinci kitabının büyük bölümünü ayırdığı öncellerinin görüşlerine ilişkin değerlendirmesinde "gerçekliğin bir olduğunu söyleyip şeyleri maddi anlamda bundan çıkartan" Miletoslulardan farklı bir anlamda birliği savunan düşünürler grubundan söz eder (986b10 vd). Böyle bir kurarn devirrimi ve değişimi gerektirir, oysa sözü edilen düşünürler devirrimi yadsıyordu, dolayısıyla Aristoteles'in ölçütüne göre doğa filozofu sayılabilmek için gerekli niteliklere sahip değillerdi. Sözlerini şöyle sürdürür: Yine de şimdi şu kadarını belirtelim: Görünen o ki, Parmenides mantıksal birlikle, Melissos ise maddi birlikle ilgileniyor. Bu yüzden ilki onun sonlu, ikincisi ise sonsuz olduğunu söyler. Ama Parmenides'in öğrencisi olduğu söylenen ve bu birleştiricilerin ilki13 olan Ksenophanes kendini hiç açıkça ortaya koymadı ve bu anlayışları14 kavramışa benzemiyor. O basitçe bütün dünyaya baktı ve birin, yani Tanrı'nın var olduğunu söyledi. O halde söylediğim gibi bu kişileri şimdiki araştırmamızın dışında tutmak gerekiyor; onlardan ikisi -Ksenophanes ile Melissos- biraz ilkeldir, Parmenides biraz daha içgörülü konuşur. Aristoteles'ten bekleneceği gibi bu dikkatli ve bilgilendirici bir pasajdır ve ileride buna dönmemiz gerekecek. Ama burada söylenenler Melissos, Ksenophanes ve Gorgias üzerine kitabında Ksenophanes hakkında söylenenlerden tamamıyla farklıdır; yine de insan Ksenophanes'i tam bir Elealı yapmaya niyetli olan dar görüşlü bir yazarın bu pasajı akılsızca okuyup bu anlamı nasıl çıkarabileceğini görebiliyor. Aristoteles ise sakınımlı bir biçimde kesin bilgi olduğu iddiasında bulunmadan Parmenides'in Ksenophanes'in öğrencisi "olduğunun söylendiğini" dile getiriyor ki, bu zamandizinsel olarak gayet olanaklıdır. Felsefeciler arasında net "zincirler" kurmaya meraklı bir dönemde bu durum Platon'dan edinilen Ksenophanes'in Elea okulunun gerçek kurucusu olduğu izlenimini güçlendirmiş olabilir. Aristoteles'in Ksenophanes'in maddi olanla olmayan arasında, dolayısıyla sonluyla sonsuz arasında ayrım yapmadığı konusundaki olumsuz yargısını geç dönem yazarı saçma bir biçimde, Ksenophanes'in Tanrısal birliğinin hem devinimli hem devinimsiz, hem sonlu hem sonsuz olduğu yönünde olumlu bir önermeye dönüştürmüştür. Yazar daha sonra da savlarının lehinde Elea mantığına, hatta daha geç dönem mantığına dayanan karmaşık argümanlar kurar. Bu çarpıtma doğrudan Aristoteles'e değil, yalnızca ustasının görüşünü farklı sözcüklerle yinelese de yanlış anlaşılmaya daha uygun biçimde ifade etmiş olan Theophrastos'a dayanıyor olabilir .15 Karl Reinhardt Melissos, Ksenophanes ve Gorgias üzerine metninin güvenilirliğini tek başına şiddetle savundu (Reinhardt, Parmenides und die Geschichte der griechischen Philosophie). Metindeki argümanların Parmenides sonrasına ait olması gerektiği için Reinhardt da tarih sırasını değiştirip Ksenophanes'i Parmenides'in ardılı sayarak sorunu çözdü. Bütün eskiçağ tanıklıklarının yadsınmasını gerektirdiği için bu sonucu kabul etmek olanaksızdır. Metnin güvenilirliği lehindeki en güçlü argümanı metnin Melissos'un öğretilerini sadakatle aktarmasıdır. Bunu Melissos'un günümüze kalmış fragmanları da doğruluyor. O halde, diye sorar Reinhardt, Melissos'u sadık biçimde aktaran bu yazar niçin Ksenophanes'i bu kadar isabetsizce aktarsın? Belki sorunun yanıtını çok uzaklarda aramak gereksizdir: Metnin yazarı Elealıların -Parmenides ve ardılları Zenon'la Melissos'un- parlak bir takipçisiydi ve onların geleneğini özümlemişti. Dolayısıyla sahici Elea düşüncesini ele aldığı yerlerde bu düşünceyi doğru aktardı. Ama gayet yalın bir düşünür olduğu halde söylenti sonucu bir Elealıya dönüştürülen Ksenophanes'e gelince, yazar söylentiyi doğru saydığı için ister istemez onu yanlış bir biçimde Elea mantığına göre yorumladı; Parmenides felsefesi düşüncede en temel devrimlerden birini gerçekleştirdiği için de yazarın bu yanlış yorumu elbette geniş kapsamlı oldu.
Sayfa 373Kitabı okudu
·
68 görüntüleme
Welat Boran okurunun profil resmi
13 [prötos toutön henisas] Ingilizce'de karşılanması zor, özlü bir deyim-dir. Aphrodisiaslı Aleksandros deyimi [hen einai to on eipön: var olanın bir olduğunu söyleyenlerin [ilki]] diye açıklar. Bağlamdan anlaşıldığı kadarıyla deyimdeki [toutön: bu] zamiriyle Aristoteles, bir çokluğa kaynaklık eden bir birlik halini savunanlardan ayrı olarak, şeylerin toplamını şimdi ve her zaman bir birlik olarak betimleyenleri kastediyor. 14 Yani mantıksal birlik ve maddi birlik anlayışlarını, yoksa Burnet'ın düşündüğü gibi önceki türnceden bu sonuç da çıkmasına karşın, sorrluluk ve sonsuzluk anlayışlarını değil (Early Greek Philosophy, 1 24). Aristoteles'in burada söylediği şudur: ancak Parmenides'ten sonra soyut ve somut, mantıksal ve sayısal birlik arasındaki ayrım ortaya çıkmaya başlayabilmiştir. 15 [mian de ten arkhen etoi hen to on kai pan, kai oute peperasmenon oute apeiron oute kinoumenon oute eremoun, Ksenophanen ton Kolophönion ton Parmenidou didaskalon hypotithesthai phesin ho Theophrastos: Theophrastos diyor ki, Parmenides'in öğretmeni Kolophonlu Ksenophanes varolanın ve bütünün bir arkhe olduğunu varsaydı, bu da ne sınırlandırılmış ne de sınırsızmış, ne devinirmiş ne dururmuş] . Dikkat edin: burada Ksenophanes artık düpedüz "Parmenides'in öğretmeni" haline gelir. Aristoteles, Theophrastos ve Melissos, Ksenophanes ve Gorgias Üzerine kitabının yazarı arasındaki bu bağlantılar ağı felsefe tarihinde bir mitin nasıl doğduğuna ışık tutuyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.