Kitap kısaca yolculuklardan ibaretti. Sürekli bir yerden bir yere gidiliyordu. Özellikle ilk 150 sayfa çok yavaş aktı. Yazar önce romantizmi hızlıca vermiş (sadece yazıda düşmandılar) sonra da aralarda olsak mı olmasak mı romantizmi serpiştirmiş, kitabı anlamamız için detayları yavaşça vermiş, geçmişten yavaşça ama çok bahsetmiş ve özellikle Kazi’nin kendi düşüncelerinde sürekli tekrarlar yapmıştı. Aksiyon çok olmadı, olduğunda her şey çok kolay ilerliyordu. Kazi’nin iyi olduğunu sadece Kazi’nin “ben iyiyim” demesiyle anlıyorduk, kitap boyunca öyle acayip şeyler yapmadı. Olan olayları da bir türlü umursayamadım. Ama Ballenger ailesini çok sevdim, aynı zamanda Synove’yi de çok sevdim. Kitabı biraz onlar için biraz da yazarın yazımı için okudum çünkü yazarın dili gerçekten çok iyiydi. Çok sıkıcı kısımları bile bir şekilde okutuyordu, çeviri de başarılıydı. Diğer kitapta nabzın biraz daha artacağını umuyorum.