Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
Iran rejim devrimi... Kitap bunu konu alıyordu di mi? Unutun. Kitap her zamanki gibi taraf olmayı, nefreti, savaşı anlatıyordu. Kitaba da, filme de karşı öfkeliyim sanırım bu da sürekli olarak karşıma çıkanların bu gibi tezlerle çıkmış olması oldu. Iran'a mı dönüyoruz, Iran'da mı yaşamaya başladık gibi cümleleri kuran her insanın bu filmi ve kitabı sevdikleri halde oradaki gibi olmadığımızı ve olmayacağımızı göremiyor olmaları öfkemi de çoğalttı sanırım. Farklı tarzlara alışık olmadığımı kesinlikle söyleyemem ki bu sıralarda okuduğum en iyi kitabın bir anarşizm kitabı olduğunu düşünürsek işim din falan değil. Din diyorum çünkü hepimizin anlayışı Islam'dan o kadar bağımsız ki onun ismini almak bile çok yanlış olacak. Her neyse; ne kadar kendime din ve kadın algısını bir arada tutan kitapları okumayı yasaklasam da yine dayanamadım tabi ama her zamanki gibi hüsran.. Komünist bir ailenin rejim karşısında gerçek Islam'ı anlatmasını bekleyemesek de öyle olsaydı, öyle yapılmaya çalışılsaydı belki daha güzel olurdu. Ama tabi kitabın ve filmin o zaman tamamıyla değişmesi gerekiyordu.
Persepolis
PersepolisMarjane Satrapi · Minima Yayınları · 20071,918 okunma
·
138 görüntüleme
Hasan Suphi okurunun profil resmi
Ben de sizin bakış açınızın oldukça taraflı olduğunu düşünüyorum. İlkin, insanların yaşadıkları durumu anlatmaya hakları var. Sizin savunma biçiminizle bakarsak kimsenin bir şey yazmaması lazım. Örneğin Cengiz Aytmatov ya da Aleksandr Soljenitsin SSCB'nin yaptığı zulümleri aktarmış iki büyük edebiyatçı. Şimdi bunların karşısında dikilip, "Ah, zavallılar. Keşke gerçek komünizmi bilseydiniz, o zaman böyle şeyler yazmazdınız, yazık!" demeye hakkımız var mı? Onlar başlarına gelenleri ya da gördüklerini aktarmışlar. Gerçek komünizmi yaşatmak Aytmatov'un değil, SSCB'nin görevi. Tıpkı gerçek İslam'ı yansıtmak da Marjane Satrapi'nin değil İran'ın görevi olduğu gibi. Bu konuda yazardan ziyade İran'ı suçlamanız daha tutarlı olur diye düşünüyorum. İkincisi kısım, kitabın gerçekliği. İran'da Humeyni'nin kendi diktatörlüğünü kurduğu, başlangıçta Şah'a karşı ortak mücadele ettiği bütün komünistleri ve muhalifleri öldürttüğü, İran'da ahlak polislerinin kadınların giyimlerine karıştığı doğru değil mi? Ayrıca Yağmur hanım da bahsetmiş, kitapta Batı'nın birçok yanı da ele alınıp değerlendirilmiş, baş karakterin oradaki "değerlerden yoksun olma" durumundan çektiği acılar da ifade edilmiş. Zaten karakterimiz Batı'ya gitmek falan istemiyor, buna zorlanıyor ve tüm kötülüğüne rağmen tekrar topraklarına dönüyor. Ben tüm bunları değerlendirdiğimde o zamanın ve bugünün İran'ında binlerce insanın durumunu yansıtan bir eser görüyorum. Tabi ki Humeyni'yi destekleyen erkekler kitaptan kendilerine dair bir şey bulamayabilir. Son olarak da şu gerçek İslam mitinden bahsetmek istiyorum. Aslında bu sadece İslam için değil, önüne "gerçek" koyduğumuz her şey için geçerli, bu tanım türü kısırdır. Çünkü sizin gerçek İslam dediğiniz muhtemelen güzel olan her şeyi kapsayıp, kötü olan her şeyi dışlıyor. Tıpkı gerçek komünizm diyen bir komünistin ya da gerçek kapitalizm diyen bir kapitalistin tanımı gibi. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi insanlar karşı karşıya kaldıkları durumları anlatma özgürlüğüne sahip olmalıdır. Şimdi gerçek İslam nedir diye sorsam, Muhammedi İslam, peygamberin yaşadığı İslam diyeceksiniz ama hangi peygamber? Ebubekir Sıffil'in anlattığı peygamber mi, IŞİD'in her videodan önce ismini andığı peygamber mi, Ali Şeriati'nin bahsettiği peygamber mi... Kuran'ı referans alalım desek, olduğu haliyle kabul eden yok, birisi böyle yazıyor ama öyle demek istememiş der; öbürü ama canım o bugünü değil o zamanki olayı anlatıyor der. Yani biraz önce bahsettiğim gibi siz kafanızda bir mükemmellik abidesi inşa etmiş, adını da gerçek İslam koymuşsunuz ama insanlar gördüğünü anlatıyor, olay bu kadar basit. Okuduklarınızın yüzü suyu hürmetine bunları yazmak istedim, zira ben de özellikle bizim memleketin Müslüman kesiminin kibrinden sıkıldım. Dünya komple salak, ancak bu süpersonik arkadaşlar okuduğu 8-10 kitapla her şeye vakıf gibi yorum yapıyorlar. Aynı insanlığın kadim zamanlarından beri var olan din gibi devasa bir olguyu basit tanımlamalarla yok sayan ergen ateistleri gibi. Ancak bizim bu sığlıkları aşmak gibi bir sorumluluğumuz var. Sağlıcakla kalın.
Gökçe okurunun profil resmi
Yagmur Hanım'ın yorumundan sonra fazlasıyla fevri bir yorum yaptığımi farkettim, sizin dediginiz gibi de fazlaca 'taraflı' bir inceleme olmuş oldu bu. Su an farkediyorum da ozellikle sizin yorumunuzla birlikte ben rejim kavramini unutmuşum bile belki. Sanirım bu da ilgi alanimin İran rejim devrimi değil de kadın ve toplum eksenli bakış açımdan dolayı oldu. Evet yanlış anlaşıldığım ve bunun benim yüzümden olduğu oldukça aşikar. Fikirlerimin, Müslüman ülkelerde yasanan durumları halkın anlatmamasını gerektigini düşünüyorum sanabilirsiniz kesinlikle böyle bir şey söylemiyorum. Her kesim kendi yaşadığı acıları anlatmakta özgürdür. Ama son paragrafınıza şunu söylemek isterim ki kesinlikle kimseyi salak yerine koyduğum falan yok. Hele ki bir kesimin hepsini asla sanırım. Ancak bunu bana bazı Islam'ın bazı hocaları söyleyebilir ve onları da oldukça elestirdigim icin sanirım. Yine bile bu hocalara dayanip bütün hocalar boyle gibi bir dusuncem olmadı. Yorumunuz icin teşekkür ederim. Belki tekrar bile okuyabilirim Yağmur Hanim ve sizin sayenizde. Her ne kadar tekrar okumaya baslamam vaktimi alsa da..
3 sonraki yanıtı göster
Yağmur okurunun profil resmi
Ben size pek katılmıyorum.Devletin araya başka olayları,durumları bahane ederek halkı kandırması(Ortadoğu'da yaşayan insanları dini oyuncak yapıp kandırmak kolaydır siz de bilirsiniz) ve ışık hızında gerçekleştirdikleri rejim değişikliği ile başlıyor kitap.Kitabın devamında da karakterin doğu-batı arasında kalmışlığını daha doğrusu doğduğu ve büyüdüğü ortamın durumunun kötülüğünün farkında olsa da karakterin o gelenekselci düşüncelerden kurtulamadığını görüyoruz ki kitabın en çok bu yönüne bayıldım."Ordaki gibi olamayacağımızı göremiyor insanlar" yorumunuza özellikle katılmıyorum.Dini herkes doğru yaşıyor islamcılar hep asalım keselimcidir demiyorum ama kitaptaki kadınların çarsafla bile dikkat çektiğini söyleyen erkeklerin gerinerek oturdukları üniversitede geçen kısma bir bakın.Türkiye'de de bu tür olayların artmaya başladığını düşünüyorum.Bunun haricinde örneğin Beşiktaş'taki patlamadan sonra bizi yönetenlerin "Hiçbir şey engel olamaz" tarzı yazılar yazıp başkanlık tasarısını sunmaları bu kitabı animsatıyor bana.Başka olayları bahane ederek başka olayları devreye sokma durumu yani algıyı değiştirmek.Ben kitabı çok gerçekçi buluyorum ve çok seviyorum.Görüşlerimi yazmak istedim yanlış ifade ettiysem affedin.Yaptığınız inceleme ve alıntıları çok başarılı buluyorum ve bir sonraki incelemenizi de sabırsızlıkla bekliyorum.
Gökçe okurunun profil resmi
Öncelik olarak şunu söylemek isterim ki Yağmur Hanım, yorumunuzdaki din, kadın, erkek, kıyafetler kısmına o kadar cok katılıyorum ki her gün boyle şeylerin azalması için neler yapmaya calistigimi hayal bile edemezsiniz en azından kendim için.. Kitaba da filme de bu bakıs açisıyla başladım zaten, herkesin sorduğu soruyu ben de sordum ve dedim ki; hocalarımız gercekten de böyle bir ülke mi istiyor bizden bir bakalım. İzledikten sonra ise asla dedim asla kimse bunu bizden isteyemez. Ne böyle bir rejimi ne de İslamı. Her şeyi kabul edecegimizi zanneden her kim varsa yanılıyordur. Yazarın dediginiz gibi Batı'daki tutunamayısı da benim en sevdigim yerlerden biriydi yani bunun sebebini açıklaması.. Diyeceğim o ki; incelemeyi cok çabuk yapmam ve gece yapmam sanirim benden çok şey alıp götürmüş fevrilik de buna istinaden.. Belki biraz daha dusunseydim cümlelerimi daha ozenli seçerdim. Yorumunuz icin cok tesekkur ederim. Bana farkli bir bakis acisi katmis oldu. Umarım incelememle kimseyi ve sizi ozellikle üzmemişimdir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.