"Şunu atmam lazım ama David ödümü koparıyor.”
“Seni tehdit mi etti? Eğer seni tehdit ettiyse Tanrı’ya yemin ederim ki...”
“Hayır, hiç de bile,” dedi Sloane, “O epey zararsız gibi.”
“Öyleyse sorun ne?”
“Yemek yiyor. Mutfakta,” dedi.
Başımı iki yana salladım, lafı nereye vardırdığını takip edemiyordum.
“Diğer öğünleri. Yemeği...”
“Çoğu insanın yediği şey yani. Yemek.”
Sloane’un beti benzi attı. “Evet... çoğu insanın...”
“Anlamıyorum...”
“ Kahrolasıca bir insan eti yedin,” diye yumurtladı.
Sloane’a gözlerimi kırpıştırarak baktıktan sonra tekrar öğürmek için kâseyi önüme çektim.
“Aman Tanrım, Rowan, gerçekten iğrençti. Tıka basa yedin. Tadına doyamadın.”
Öğürdüm.
“Hâlâ çiğnerken bayıldın. Boğulma diye dilinden çekip almak zorunda kaldım.”
Tekrar kusmaya başlamadan önce ona nemli gözlerle ters ters baktım, neyse ki çıkaracak fazla bir şey kalmamıştı.
“Yediğinin but rostosu olduğunu biliyor muydun? Bana söyleyene kadar Thorsten’a işkence ettim. Ağzından insan
kıçı çıkarmak zorunda kaldım.”