Bir insan gidiyorsa, çoğunlukla başka çaresi kalmadığı içindir. Karanlıkta önünü göremediği ve katettiği yolu da kaybettiğinden, geri de dönemediği içindir.
Kaldığı yer arafsa, cehennem bile olsa yolu, onu cennete çevirmek için bir şansı olsun diyedir.
Gitmek güzeldir.
Bu benim gidiş yolum elbette. Belki de üstadın dünyasından gidenler, fotoğraf çektirmek için uğranılan mekanlar gibi yol üstü bir uğraktır, o nedenle gidenler mutludur. Öyle yaparız ya hep, çok güzelmiş burası deriz, ne kadar şanslısınız böyle bir yerde yaşadığınız için. Ama hiçbirimiz oraya ait olmadığımızı biliriz ve dönüş yine kendinedir. Herkes kendi gerçeklik yolunda mutludur. O yüzden mutludur o gidenler, ama kalanlara ayıp olmasın diye, "gidiyorum ama bir parçamı burada bırakıyorum" gibi beylik laflar ederiz. Yalandır kanımca.
Hiçbir yerde hiçbir parçam kalsın istemem ben mesela. Ve gitmek demek, illâ ki birine gitmek değildir. Birinden giderken, kendine döndüğün kanatlı kapıdan geçersin önce. İlk gidilecek yer, kendisidir insanın. Bir kitapta rastlamıştım, "yuva, insanın gitmek istemediği yerdir"(başka bir yere gitmek istememek) diyordu. Yuvasız insan hep birine gider, kendi dünyan yuvan olduğunda, gidesin olmaz, misafir ağırlayasın olur. Tertemiz nevresimler serersin misafirlerine. Herkes gelir, geçer. Yine sen kalırsın.
Kendine gidebilenlere, kendini arayanlara, yolda olanlara, bulanlara, varanlara selam olsun.