Derken o son saat gelip çattı. Bir gün Aliman koşa koşa gitti biçerdöğerin yanına, üzüntüyle döndü.
<<Onu da çağırdılar.>>
<<Ne zaman?>>
<Sovyet köyünden bir haberci yollamışlar demin.>>
Eninde sonunda Kasım'ın sırasının da geleceğini biliyordum. Yine de haberi duyunca dizlerim çözüldü. Çalışmaktan yorulmuş kollarıma öyle bir ağrı girdi ki orağımı düşürdüm elimden, yere çöktüm.
Dudaklarımın titremesini tutamayarak, <<Ne işi var tarlada, gidip hazırlansın,>> diye mırıldandım.
<<Akşamleyin eve gelecekmiş. Ben gidiyorum ana. Sen babama söylersin. Sabahtan beri Caynak'ı görmedim. Nerede acaba?>>