<<Bereketli toprak, hasat bitti, artık dinleniyorsun. Çıt bile yok ortalıkta, artık arabalar yollarda toz kaldırmıyor, hasatçılar tarlaları bırakmış, sürüler otlaklara çıkarılmadı daha. Bize yemişlerini verdin, doğumdan sonra dinlenen kadın gibi dinleniyorsun. Güz gelinceye ekim vakti gelinceye kadar dinleneceksin. Yalnız ikimiz varız burada, sen ve ben, başka kimseler yok. Hayatımı baştan sona biliyorsun zaten. Ama bugün anma günü. Savankul'un, Kasım'ın, Muslubeg'in, Caynak'ın, Aliman'ın anıları önünde eğiliyorum bugün. Yaşadıkça hatırlayacağım onları. Vakti gelince Canbolat'a herşeyi anlatacağım. Kafası bizim kafamız, yüreği bizim yüreğimiz gibiyse, o da anlayacak. Ama ya ötekiler, ya dünyânın öteki insanları? Onlara da seslenmeliyim. Onların yüreklerine nasıl ulaşabilirim?
Güneş, sen gökyüzünde parlarsın, Dünyâ'yı çepeçevre sararsın, sen anlat onlara.
Yağmur bulutu, aydınlık yağmurlar gönder insanlara, her damlanla onlara anlat.
Toprak, Toprak Ana, göğsüne bastır bizi, Dünyâ'nın her köşesindeki insanları besle. Anlat onlara, sevgili toprak anlat onlara.>>
<<Hayır Tolunay. Sen anlat. Sen insansın. Her şeyin üstündesin. Her yaratıktan akıllısın. Sen insansın. Sen anlat!>>