Gönderi

120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Amerika Kıtasını Kim Keşfetti
Zweig haklı olarak niçin Amerika kıtasına 'Amerigo Vespuci'nin adının verildiğini sorguluyor. Ama unutmayalım ki, bu sorgulama 1900'lü yılların ilk döneminde yapılmış. Şimdi bize basit (ki, mevzu basit de değil) gelebilir ama bize de okullarda hep Amerika'yı Kolomb buldu ama orasını Hindistan sandığı için yani yeni kıta olarak görmediğinden dolayı Kolomb ismiyle anılmadı diye biliyorduk. Bu kadar. Ama, onlarca soru sorulup cevabını pek bulamadığımız veya 'niçin' sorusunun cevabını tam olarak bilemediğimiz bir durumdur bu. Tam bu noktada Zweig da oturmuş, araştırmış, okumuş ve yazmış. Ya! Burada bir yanlışlık olmasın demiş. Ne demek Kristof Kolomb keşfetmiş ama Amerigo Vespuci'nin adı verilmiş. Ne ayak bu diyerek bu kitabı yazmış. Ben de Zweig ne demiş diyerek kitabı okumaya başladım ve bakalım bu olayın içeriği nedir; yanlışlık ve doğruluk durumunu öğrenelim. Zweig biyografi ile bir şeyleri bize anlatmaya çalışıyor. Gerçekten de Amerika kıtasını kim keşfetmiş ve niçin bu isim verilmişin 'tarihini' okuyacağız. Yani bir çeşit 'Yıldızın Parladığı Anlar' (#27623852) diyebiliriz bu kitap için. Amerigo Vespuci'nin adı niçin verildi. Bir kaşif mi yoksa dolandırıcı, sahtekar mı? Ve Zweig çok önemli bir şey söylüyor okuyuculara. Kısaca diyor ki, tüm bildiklerinizi unutun, kafanızın içini boşaltın ve Amerika kıtasının biçimini, görünümünü kafanızdan silerek bu kitaba bakın. Bazı olayların tam aydınlatılabilmesi için biraz da kafayı 'temizlemek' daha doğru olmaz mı? Hem ön yargı hem de bildiğimiz doğru veya yanlışlarla dünyayı şekillendirmeye kalktığımızda çevremizde yaşanan bazı olayları tam olarak kavrayamadığımız oluyor. O yüzden Zweig okuyucuyu baştan uyarıyor. Amerika ismi dahil her şeyi unutun ve hiç duymadığınız bir şeymiş gibi olaya bakarak durumu anlamaya çalışın. Kitap, 'Amerigo' başlığında bir girizgahla başlayıp, Zweig'in yazma amacı hakkında kısa bilgiler veriyor. Tarihsel durum kısmında ise 1000 yılından başlayıp fetihlerin olduğu dönemin bir panoraması sunuyor. Belki benim dikkatimi çekti ya da ben biraz abartıyorum ama ilgimi çeken bir cümleyle başlıyor: "Yıl 1000. Batı dünyasının üzerinde uyuşturucu bir uyku ağırlığı vardır." Acaba burada ne demek istiyor. Batı dünyasındaki uyuşukluğu, uyuşmayı nereyle kıyaslıyor. Batıyı batıyla kıyaslamadığına göre doğuyla mı yoksa başka bir yerle mi kıyaslıyor; belki de güney veya kuzeyle. Çünkü devamında Zweig diyor ki, "İnsanların gözleri etrafını dikkatle gözlemleyemeyecek kadar yorgun, duyuları merakla harekete geçemeyecek kadar tükenmiştir" (s:14). Bir zamanlar o kadar fetihler yapmış Roma'dan başlayıp, Mısır'a, Britanya'ya kadar yelken açanlar niye şimdi yoklar diye de bir soru soruyor. Korktuklarından mı diye de devam ediyor. Bir zamanlar seyyahlar vardı, dolaşırlardı, kitaplar vardı, okunurdu ama şimdi atalet içinde bir yapı; durağan bir Batı, ilerlemeyi kendince sonlandıran bir batıyı görüyoruz diyor. Dünyanın mahşer gününe yaklaştığına inanan topluluklar, herşeyden elini eteğini çekip tamamen inzivaya çekildiğinden bahseder. Batı, bu fetihler neticesinde o farklı, dinsiz ya da başka türlü isimlerle çağrılan toplumlardan daha da ileri gitmek için öğrenmenin, okumanın önemini kavrayıp, Siena, Salamanco, Oxford gibi yerlerde üniversiteler açılır. 1300 yılında Batı'yı yeni bir cesaret kaplar. Artık Güney'e Hindistan'a, Mısır üzerinden bir yol olduğu öğrenilir. Ama bir sorun var. Buralar 'dinsizlerin' kontrolünde. Peki, ne yapılacak? 1400 yılında Hindistan'a ulaşmak için Marko Polo'nun anlatımlarının etkisiyle ataletten kurtulmalarını sağlayacak bir cesaret gelir ve devir yeni şeyleri keşfetme zamanı derler. Gemide çalışan mürettebatının çoğu, okuma yazması olmayan sıradan kişilerden oluşurdu. O zaman içinde insanlar yeni yerlerin keşfedildiğinden habersizdi. Bir kişi çıkıp gelir ve kimsenin duymadığı, bilmediği, görmediği yerleri gördüm, gittim, duydum diye anlatmaya başlarsa, diğerlerinin de ilgisini çeker ve o kişi artık aranan, istenen ve bilen biri olur. Gitmese de, görmese de ama duyduklarını gördüm diye anlatmasıyla iş değişir. Ve Amerigo Vespuci'ye ait olduğu iddia edilen ve kendisinin yazdığı söylenen belgeyi Zweig 'asla yazmamış ve Vespuci'nin günlükleri gibi bir eser de günümüze ulaşmamıştır' (s:37) diyerek olayı kendince kapatır. [Anne Frank'ın Günlüğü ve Sultan Abdülhamit'in Hatıra Defteri bu sahte günlük/defterlere örnek sayılabilir] Peki o zaman Vespuci'yi ön plana kim çıkardı? Yapılan hata mı, yanlış anlaşılma mı yoksa gerçeğin ifadesi mi? Bir matbaacı, bir rapor ve şimdiler de bile süren tartışmaların kaynağı nedir? 'Tarihsel bir yanlışlığın hikayesi'n de Zweig'i okuduğumuzda, gerçekten de ilginç bilgiler ulaşıyoruz. Zweig bunu 1942'de yayımladığına göre çok önceleri aramış, incelemiş. Şimdi bile bu tarz çalışma yapanların sayısı az olduğunu düşünürsek Zweig büyük emek harcamış. Bir de Zweig'i okuduğumuzda sanki karşımızda ya da amfide konuşarak, örnekler sunarak yani kısaca dikte ettiren değil, öğreten, bilgilendiren ama bunun yanında sanki yaşamış gibi bize olayları anlatır bir durumla karşılaşıyoruz. Anlatım dili oldukça akıcı ve sorular sorarak ilerlediği için bize sonrakini merak ettiriyor. Ama özellikle biyografi eserleri bence hikayelerden çok daha etkili ve çok başarılı. Tabi ki, ustaya not verecek halimiz yok. O bize olayları anlatmış şimdi bizde anladığımızı anlatmaya çalıştık, esas Zweig bize not vermeli. Amerika adının nasıl oluştuğunu anlatmak için bile kendisini borçlu hissetmiş ve yazmış. Çeşitli söylentiler, yazılar, belgeler eşliğinde Amerigo'nun America'ya dönüşünü ve Kolomb'u, Vespuci'yi ve devrin diğer kişilerini de anlatarak örgüyü bitirmiş. 1512 yılına geldiğimizde Zweig çok güzel anlatımıyla Vespuci'nin sessiz sedasız gömülmesini de anlatır. Ayrıca Kolomb da aynı şekilde kimse bilmeden duymadan gömüldü diyerek bir durum tespiti de yapar. Kitap ilerledikçe ağırlık artıyor. İzinler, yayınlar birbiri içine giriyor. O yüzden çok dikkatli okunmasında fayda var. Yoksa anlaşılmaz. Zweig derin inceleme sunmuş. Hem de 1940'lı yıllar da! O yüzden bile okunmaya değer ve tarihin içinden nasıl bilgi, belgelerin çıkartılıp, bunların birleştirilip ortaya bir eser sunmanın güzel örneği diyebilirim. Ezcümle: Okuduğum kitap Can Yayınları'na ait, 8.Baskı Haziran 2017 yılına ait. Hem yayımcı hem de çevirmenin eline sağlık. 19-21 Eylül 2018 tarihinde okunup notlar çıkartılmış ve 10 Ekim 2018 tarihinde bu yazı yazılıp, siteye eklenmiştir. Tavsiye ederim.
Amerigo
AmerigoStefan Zweig · Can Yayınları · 20171,616 okunma
··
71 görüntüleme
S. Ali okurunun profil resmi
Sağolasın. Şeriati ayrıcalık. Olmazsa yılbaşından sonra bir Şeriati etkinliği başlatabilirsen yine katkı yapıp, okumak istediğim kitapları var onları da o arada çıkarmış olurum. Zweig in bu kitabı -ki bence bu tür kitapları kısa hikayelerinden daha güzel- gerçekten de derin araştırma ürünü. Hem de 1930 lu yıllarda. ayrıca şu kitapta farklı şeyler içeriyor:
Amerika'yı Kim Keşfetti?
Amerika'yı Kim Keşfetti?
... sana da iyi okumalar. Teşekkürler.
kyrios maldoror okurunun profil resmi
Hocam öncelikle elinize, emeğinize sağlık yine size yakışır bir inceleme olmuş. Şeriati de Amerika'yı keşfedenin Kolomb olmadığını hatta müslümanların keşfetmiş olduğuna dair 13 farklı delil getirebileceğini söylemiş şu kitabında;
İslam ve Sınıfsal Yapı
İslam ve Sınıfsal Yapı
Uygun bir zamanda her iki kitabı da okumayı düşünüyorum. İnceleme için teşekkürler.
S. Ali okurunun profil resmi
o kitap listemde ama daha almadım. Bir de içerik aynı ama kitap isimleri farklı çok sayıda kitap var. Bendeki kitapların hepsi Türkiye İş Bankası Yayınları ve Can Yayınlarına ait. Ama 2 veya 3 almadığım kitap var bu da onlardan biri. Listemde olduğu için yakında alıırm. Bilgi için teşekkürler. İyi okumalar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.