Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

218 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Bir tür rahatsızlık: Bozkırkurtluğu
“ne zor zamanlar geçirdik; şimdi her şey biraz daha kötü reyonlarda kararsız kaldığı için yoksul olduğunu anladığımız henüz büyük hileler yapmayı bilmeyenlerin biraz daha çekingen kalmasına çabalıyorum çabalıyorum ki insanlarla anlaşmak alçaklıktır sözlerime fazlasıyla düşman kazanmayayım çünkü düşmanlarımız artık bizi öldürmek yerine sadece yaralıyor” B. Parlak Bozkırkurdu, Hesse’nin bize birçok şeyi anlatmak için oluşturduğu bir metafor. Bir kurt-insan ama bildiğimiz dolunay gibi muayyen bir zamanda başkalaşım geçiren bir yaratık değil, yani kazın ayağa hiç öyle değil, işler de o kadar basit değil. Çünkü görüneni anlatmak nispeten kolaydır ama görünmeyeni anlatmak, hele de ayrı bir dünya olan insanın dehlizlerine girerek doğasına dair ifşaatta bulunmak, olgulardan bahsederek dış dünyaya dair eleştiriler getirmek zekâ ve çaba gerektiren zorlardan. Hesse de elinden geldiğince bu ipi göğüsleme gayretinde bulunmuş. Kurgudan pek bahsetmek istemiyorum, zaten bilindik olay örgülerinin olmadığı, muğlaklığın hüküm sürdüğü bir kurgusu var. Hikâyeden çok durumun ve fikirlerin, karakter aracılığıyla yansıtıldığını görüyoruz. Ayrıca da Hesse’nin kurgularını çok sevemiyorum, benim dikkatimi çeken yan genelde fikri tarafı, sorgulayışları ve farklı bakış açısı oluyor. Bu yanlar kurguya göre hep daha ağır basıyor. Burada da durum aynı. Kitabın yarısına kadar olaydan çok yoğun bir düşünsel anlatım var ve oldukça da güzel, zihin açıcıydı bu bölüm. Yarısından sonraysa başka karakterlerin de girmesiyle olaylı anlatım ön plana geçiyor. Özellikle sonlarda simgesel, gerçeküstü bir anlatımla felsefi akış tamamlanıyor ve roman son buluyor. Gelelim Bozkırkurdu ve fikirlerine… Bozkırkurdu’nun kurt-insan oluşumu olduğunu söylemiştik. Kurt ve insan iki farklı yönü temsil ediyor. Harry Haller roman içindeki manifesto niteliğindeki incelemeye göre her ne kadar kurt tanımlamasıyla durumu basitleştirse de, durum aslında daha derin ve karmaşık. Ancak anlatımın anlaşılır olması için de bir nebze somutlaştırılarak anlaşılır hâle getirilmesi gerekiyordu. İnsan yönü, incelikli tarafı, sevgiyi, merhameti, nezaketi temsil eden taraf. Kurt yönüyse, kin, nefret, acımasızlık ve vahşilik gibi ilkel, dürtüsel yönü, kendinden ve yaşadığından hoşnut olmayan, uzlaşmaz tarafı temsil ediyor (Psikoloji alanına ilgisi olup, bilgisi de olan arkadaşların id-ego-süperego üzerinden de güzel bir açılım yaparak farklı bir pencere açabileceklerini tahmin ediyorum). Bunun içindir ki kurt yönü üzerine düşündüğümde aklıma yazının başında paylaştığım B. Parlak’ın şiiri geldi, özellikle de “insanlarla anlaşmak alçaklıktır” dizesi. Yalnızlık, anlaşılamama, sevgisizlik ve insanların gemisini yürütmek için büründükleri maskeler, göz yummalar, bu kurt yönü besleyerek daha keskin ve radikal hâle getiriyor. Radikalleşip bağımsızlaşan kurt yönü, ıssızlaşma yönünde adımlar atarak, bir özgürlük hali olan yalnızlığı, kendi başınalık mahkumiyetine çevirerek işleri daha da içinden çıkılmaz hâle getiriyor. Böylelikle yaşamanın pek bir anlamı kalmamış oluyor. “Hayatın güzel olduğunu savunanlar Elbette hayattan hiçbir şey anlamayanlardır” (B. Parlak) Halbuki anlaşıldığında, ilgi-sevgi gördüğünde, cesaretini toplayıp hayata karşı önyargılarından arındığında ise kurt ehlileşip insan yönüyle kardeş kardeş geçinecek duruma geliyor. Haller aslında soylu bir yaşam formundan gelen, okuyan, sorgulayan, dahice fikirler ortaya koyabilen bir yazar, yani kitaptaki tanımlamayla ‘yetenekli ve aydın’ birisi. Ama O’nu çaresiz bırakan şeyin anlaşılamamak olduğunu ve gereken cesareti gösteremeyip inisiyatif alamamanın bunalımında aktif rolü olduğunu görüyorsunuz, eğer ki O’nu biraz anlayabilirseniz. Yazar da Bozkırkurdu rahatsızlığını, ancak yetenekli ve aydın kişilerde görülebilecek çağın rahatsızlığı olarak niteliyor. Düşünsel olarak kendi çağının ötesinde giden ve haliyle de anlaşılamama lanetini yaşayan aydınların, bir sonraki çağda daha fazla insan tarafından anlaşılıp eşitlendiklerini, önceki çağda o acıyı çekenler kadar ayrımsanıp öne çıkamasalar da, yeni çağda aynı acıları çeken daha büyük bir kitlenin oluştuğundan bahsolunuyor. Yine altını çizdiğim not aldığım çok noktalar var. Mesela; orta sınıf insanın, ilahi adanmışlık ve zevkperestlik arasındaki arada kalmış ılıman yaşamı, ben’in sorumluluk mecburiyeti, mizahın gücü, ben’in bütünlüğü ve ruhun hükmü gibi daha birçok farklı, çeşitli konular üzerine düşündürücü-sorgulatıcı metinler vardı. Ayrıca Haller üzerinden birçok bölümde yapılmış sert aydın eleştirileri ve özellikle son bölümde de savaş ironisi dikkat çekiciydi. Kitabı okudukça kurt-insan metaforunu daha iyi anlıyorsunuz, anladıkça da bunun aslında basit bir dikotomi olduğunu, insan denen yapının iki farklı kutuptan oluşmaktan öte, çok daha fazla kutbun olduğu derinlikli ve karmaşık bir yapı olduğunun iyice farkına varıyorsunuz. Hesse’nin romanlarının otobiyografik yönü var, yazarın hayatını araştırıp, eserleriyle alaka kurdukça durum daha iyi anlaşılıyor. Bu kitabınınsa olgunluk eserlerinden olduğu, dil-düşünce-anlatım yönünden daha gür bir sesin, oturmuş, yetkin bir üslubun olduğu hemen dikkat çekiyor. Sonrasında basım tarihini kontrol ettiğimde de bunun doğru olduğunu gördüm. Eserde hâkim olan o karamsarlık ile geleceğe dair inancını ve ümidini yitirmiş ruh halinin, kitabın, Hesse’nin ruhsal problemler yaşamasına neden olan savaş döneminde yazılmış olmasıyla yakından alakası vardır diye düşünüyorum. Karakter Haller’in de o ümitsiz, inancını yitirmiş tarafı savaşla ilintiliydi çünkü. Hesse bu eserinde de karakterinin yazgısını tamamlaması için doğrudan yardımda bulunuyor. Knulp’da da benzer bir destek vardı. Knulp’a tanrısal bir telkinde bulunuyordu. Burada da dişil bir Hermann olarak Haller’e ayna tutuyor ve ona yazgısını bulduruyor. Bu durum, Özel’in şiirinde dediği “…yazgım, kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.” dizesine ne kadar da uyuyor. Eserin sonuna da değinip bitirmek istiyorum bu uzun bahsi. Roman ilerleyip sona doğru yaklaştıkça aklıma gelen; Bozkırkurdu’nun zor geçen bir günün ardından kasvetli bir gecede uyuyakalması sonucu tüm her şeyin bir rüya dizisi olması durumuyla karşılaşırsam çok da şaşırmayacağımı ama bunun çok klişe ve basit bir son olacağını da düşündüm (elbette ki bu kadar basit olamazdı böylesi bir kitabın sonu) ya da Arka Sokaklar’ın dile düşen repliğini uyarlayarak söylersek “Adam şizofren çıktı Rıza Baba” durumu da son için mümkündü. Rahat olun, sonunu falan söylemiş değilim bunlar sadece benim hüsnü kuruntum. “Nasıl ki delilik yüksek bir anlamda tüm bilgeliğin başlangıcıysa, şizofreni de tüm sanatın, tüm düşlerin başlangıcıdır.”
Bozkırkurdu
BozkırkurduHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 20227,7bin okunma
··
334 görüntüleme
zeyneb okurunun profil resmi
Yine bir kitabın daha hakkını vermişsiniz ve alıntılarınızla (özellikle şiirler çok iyiydi ki Bülent Parlak'ı çok severim), analizlerinizle buram buram kalite kokan bir inceleme çıkmış ortaya. Tebrik ederim. Bozkırkurdu nicedir merak ettiğim kitaplardan biri. Yorumlarda beğenen kadar kitabı kavrayamayıp yarım bırakan da çok fazla. O sebeple ben tercihimi daha beğenilen Siddhartha'dan yana kullanmıştım.-onu da hâlâ okuyacağım- Sanırım bu tür düşünce/felsefi bakış kazandırma gayretindeki kitapları incelemeleri okuyarak yaklaşmak yerinde bir tercih olacak. Teşekkürler bu ön bilgi için, emeğinize ve düşünce gücünüze sağlık.😊
Emin K. okurunun profil resmi
Siddhartha benim de okuduğum ilk Hesse kitabıydı. Yıllar önce Edebiyathaber'in 30 yaşına gelmeden okunması gereken kitaplar listesindeki kitaplardan biri olarak gösteriliyordu, merak edip okumuştum ben de o zaman :) Siddhartha tabi bu kitaba göre daha akıcı ve kolay bir kitap. Bu eserdeki felsefi-düşünsel yoğunluk oradakine göre daha yoğun. Artık Siddhartha'nın vakti gelmiştir belki sizin için de :) Söylediğiniz her şey için çok teşekkür ediyorum Zeyneb Hocam, beğenmenize ve size faydası olmasına sevindim.
2 sonraki yanıtı göster
Sergen okurunun profil resmi
Hem felsefi açıdan hem de yazarın içinde bulunduğu zaman diliminden çıkarımlarda bulunarak Haller profilini çok detaylı açıklamışsınız, bekliyordum bu değerlendirmeyi, elinize sağlık. "Ama O’nu çaresiz bırakan şeyin anlaşılamamak olduğunu ve gereken cesareti gösteremeyip inisiyatif alamamanın bunalımında aktif rolü olduğunu görüyorsunuz, eğer ki onu biraz anlayabilirseniz." Bu cümle pek çok şeyi açıklıyor aslında. İnsan sesine cevap bulamadığında pek çok olumsuz seçenek yaratır kendine. En kötü şey de kendi kendine ambargo koyması ya, bu sayfalar da, kendi ben'ini sevmeyen bir karakterin görünende karanlık, görünmeyende aydınlık tarafının gizli olmasından duyulan huzursuzluk anlatılır aynen dediğiniz gibi. İncelemeden sonra kitabı tekrar karıştırmak geldi içimden, ama yok. Sırası değil, şu an yeterince doluyum, farklı bir zamanda artık..
Emin K. okurunun profil resmi
Haller üzerinden epey bir şey anlatmış Hesse. Özellikle kitabın ilk yarısı oldukça yoğundu. O kısımdan çizip, notlar aldığım çok yer oldu. Ben de Haller üzerinden biraz olsun kitabı ve felsefesini anlatmaya çalıştım. Umarım kitabı henüz okumamış olan diğer arkadaşlara da katkısı olmuştur, merak-heves ve anlaşılma hususunda. Dar zamanın kitabı değil zaten bildiğiniz gibi. Daha geniş bir zamanda daha detaylı bir okuma yaparsınız. Elbette yeni söyleyeceği şeyler olacaktır. Vakit ayırıp, dikkatli okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
1 sonraki yanıtı göster
Anıl okurunun profil resmi
Elinize Sağlık uzun zaman oldu okuyalı ama her bir düşünce, sorgulama ve fikirler hala zihnimde taze. Öylesine bir kitap. Kişilik bölünmeleri Oğuz Atay a esin kaynağı olmuş bir eser. Sizde çok güzel yorumlamışsınız elinize sağlık tekrardan.
Emin K. okurunun profil resmi
Öyle mi? Bunun bilmiyordum işte. Ama doğrudur, çünkü gerek fikir açısından çok yönlü gerekse psikolojik açıdan niteliği olan bir eserdi, ben de elimden geldiğince tat almaya, verimli bir okuma yapmaya çalıştım. Katkınız ve yorumunuz için ben teşekkür ediyorum.
2 sonraki yanıtı göster
Habibe okurunun profil resmi
Kitaptan inanılmaz derecede etkilenmiş birisi olarak ben de birkaç şey söyleyeyim dedim ama diğer arkadaşlar söylemek istediğim her şeyi toparlayıp söylemişler. Gerçekten kitabı çok etkileyici noktalarından yakalayıp, çok güzel tespitler yapmışsınız. Dönem, yazarın psikolojisi, dili, akıcılığı, mantığı... Ben sanırım okuduğum dönemde bir büyülenme hali yaşayıp bazı noktaları gözden kaçırmışım. Ki bu kitabın bana anlatacak daha çok şeyi olduğunu düşünüyorum. Keza birçok cümleniz üzerine de söylenecek çok fazla şey var söz konusu Bozkırkurdu olunca ama o sözlerin de sonunun gelmeyeceğini hissediyorum. Bu güzel inceleme için çok çok teşekkürler, hep yazmanız dileğiyle :)
Emin K. okurunun profil resmi
Yazdıklarınızdan, kitabı okuduğunuz zamanki etkiyi hatırlayıp tekrardan heyecanlandığınızı anlıyorum, bunu aktarabilmiş olmanız yeterli, kelimelerin yetmediği o heyecanı anlayabiliyorum :) Derinliği olan bir kitap olduğu için herkeste farklı karşılığı vardır muhakkak, tabi kimilerinde yeri çok daha başkadır. Söyledikleriniz için de ben çok teşekkür ediyorum, umarım hep okur hep yazarız :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.