Bir Şaban Teoman Duralı kitabının daha sonuna geldik. Hayranlığım git gide artıyor hocaya. Kitap hakkında hiç bir inceleme yapılmadığı için yapma gereği duydum. Yoksa ilmim ve felsefeye yabancılığım bu kitaba incele yapacak seviyede değil.
Kitabından adından anlaşılacağı gibi İngiliz-Yahudî medeniyetinin iş birliğini, amacını, bu noktaya nasıl ulaştığını, insanların nasıl sömürdüğünü anlatan, İslâmî açıdan çıkış yolunu gösteren bir eser. Zira başka çıkış yolumuz mu var?
Aslında bakarsanız kitabın adına bakınca biz bunu zaten biliyoruz diyoruz. Herhalde bu topraklarda İngiliz-Yahudî medeniyetini öven, seven bir müslüman bulamazsınız. Dilimizle kötülemekten imtina etmediğimiz bir medeniyet. Sadece biz Müslümanlar değil dinsizler de İngiliz-Yahudî medeniyetinin kötü olduğunu biliyor ve söylüyor. Ve bunu söylerken cesurane, onurlu ve gururluyuz. Neredeyse tüm Türkiye aynı şeyi söylediği halde niçin bu Medeniyetin bayraktarlığını yapıyoruz? Çelişki burada başlıyor. Çelişkinin başladığı yerde cehalet vardır. Demek ki kötülüğünü bildiğimiz şeyin künhüne vakıf değiliz. Bu yüzden böyle bir çelişkinin içine düşüyoruz.
Yani biz İngiliz-Yahudî medeniyetini kötülüyoruz, kötü olduğunu biliyoruz ama bugün ölümüne, lâf-ü güzaf ile, savunduğumuz şeylerin bu medeniyetin birer uzantısı olduğunu görmüyoruz ya da görmek istemiyoruz. İşte bu kitap görmediğimiz ya da göremediğimiz o şeylerin iç yüzünü, niyetini açığa çıkarıyor.
Kitap şu güzel cümleyle bitiyor: Hakktan yana olan Rahmâni insan (orl vir Dei), ümidin insanıdır (L Homo spes). Hakktan ümit kesilmez.
Ümidin insanı olmamız duası ile..