Gönderi

İntihara yönelik bakış açısı, erken modern dönemin sonlarına doğru değişmeye başladı. Cadı kovuşturmalarının sona ermesi, şeytana biçilen rolün önemsizleşmesine katkıda bulundu; İblis artık kendini öldürme eyleminde elebaşı değildi. 18. yüzyıl boyunca her yerde, intihar bir suç olarak görülm ekten çıktı. Halkın tutumları ise daha yavaş değişiyordu. Kuzey Almanya’daki sıradan insanlar, intihar girişiminden sağ olarak çıkanlar dahil olmak üzere, bu eylemi şeytana hamletmeyi sürdürdüler.Öte yandan seçkinler, intiharı, o dönem çok sözü edilen melankoli ya da zarar verici öfke gibi illetlerin nihai sonucu olarak görüyorlardı. Montesquieu, Voltaire gibi Aydınlanmacı yazarlar ve ölümünden sonra basılan yazılarında David Hume, intihar hakkını savunmak için kuramsal açıklamalar yaptılar; Goethe ve Rousseau ise romanlarında bu eylemi romantize ettiler. Sanatsal bir gelenek, kendilerini ve ailelerini utançtan korumak için intihar eden tecavüze uğramış kadınlan hep methederken, erkek şerefinin ruhsallaşması, intiharı erkekler için daha az ayıplanır kıldı. Bazı durumlarda erkeğin, şerefini kurtarmak için dövüşmek yerine bu dünyadan ayrılmayı seçtiği, artık anlaşılır hale gelmişti.
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.