Sümeyra Özat yorumladı.
Merabalar...
“O bir roman değil. Bir destandan daha azı. Tarihsel bir günlükten de daha azı. Savaş ve Barış, ifade edildiği biçimle, tam da yazarın ifade etmek istediği ve edebildiği şeydir.” Tolstoy Savaş ve Barış’ı böyle tanımlıyor.
1Eylül itibariyle 
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)'ı okumaya başlıyoruz @resulbulama ve https://1000kitap.com/N____ ile birlikte bu zevkli süreçte bize eşlik etmek isteyen arkadaşları birlikte yolculuğa davet ediyoruz. Aynı cümlelerin altını çizdiğine şahitlik etmek, dikkatinden kaçan alıntıları arkadaşların paylaşımlarıyla farketmek, karakterler üzerine konuşmak, roman içerisindeki olaylar üzerine yorumlarda bulunmak istiyorsanız bize katılın derim. Ne kadar çok gözle bu şahesere bakarsak istifademiz de o oranda artacaktır.
1) @resulbulama
2) https://1000kitap.com/N____
3)@FatmaErarslan
4)
Ünal Sökükcü
5) 
Çetin Öcalan
6) 
Ayhan KARATAŞ
7)@kklorofil
8) @ultima
9) @orhangazi54
··
201 görüntüleme
Öne Çıkan Yorum
Kitabı okudum fakat sizler gibi nitelikli okurların alıntı ve incelemelerini keyifle takip ederek bu süreçte sizlerle olacağım. Birlikte nice faydalı etkinliklere..
Teşekkürler Sümeyracım sanırım kitabı okumayan bi biz kalmışız 🤭
3 sonraki yanıtı göster
Okuma yolculuğumuzun kaptanı sevgili https://1000kitap.com/FatmaErarslan, sevgili https://1000kitap.com/resulbulama, bu okumada etkileşimleriyle yolu keyifli kılan sevgili arkadaşlar,
Sayenizde gözümü korkutan bu iki tuğla eseri okumuş oldum. Kendi başıma belki de okuyup rafa kaldıracağım bir eseri, sizlerin katkıları içime sindirdi, daha da anlamlandırdı.
Başta Fatma’cığım olmak üzere 😊, hepinize teşekkür ediyorum. Yeni okumalarda buluşmak dileğimle...
4 önceki yanıtı göster
Hocam ben de size ve diğer tüm arkadaşlara teşekürlerimi sunarım incelemelerde görüşmek dileğiyle inşallah...
5 sonraki yanıtı göster
“Bu yüksek gökyüzünü nasıl olmuş da daha önce hiç görmemişim? Onu nihayet fark edebildiğim için ne kadar şanslıyım. Evet! Bu sonsuz gökyüzünden başka her şey boş, her şey yalan. Ondan başka hiçbir şey, hiçbir şey yok. Hatta o bile yok, sessizlikten, sakinlikten başka hiçbir şey yok. Tanrı’ya şükür!..”
Prens Andrey Bolkonsky’nin yaralanıp düştüğü sırada gökyüzünü fark etmesi (sanki ilk kez görüyormuş gibi bakmaktadır), gökyüzüne yüklediği anlam ile savaşın dehşetini karşılaştırırcasına betimlemeler yapması, savaş vahşetinin orta yerinde kalmış bir insanın ruh hâlini okuyucuya etkili bir biçimde aktarırken, benim kitabın savaş karşıtlığı mesajını en duyarak aldığım sahneydi.
Henüz ilk cildi bitiremedim. Bu nedenle ilerleyen sayfalarla bu sahneyi karşılaştıramıyorum. Ancak bahsettiğim sahne, şimdiye dek okuduğum kısımda kitabın özüydü diyebilirim.
Sevgili okur arkadaşlarım, sizlere aktif olarak eşlik edemeyişin rahatsızlığını yaşıyorum. Uzaktan eğitim süreci hepimizin bildiği gibi sorunlu geçiyor. Gerek canlı dersler ve harici olarak yaptığım ek canlı dersler, gerekse bu derslere içerik hazırlama, çalışma gönderip kontrol etme etkinlikleri çok zamanımı alıyor.
Ancak yavaş yavaş düzene girecek. Aklım sizlerde, gönlüm sizlerle:)
Viliya Nehri’nin karşısına geçmeleri için sığ bir yer bulmaları emredilen askerlerin, Napolyon izliyor diye nehrin en tekinsiz yerinden karşıya geçmeye çalışmaları...
Atlarıyla birlikte nehirde boğulmaları, boğulurken onların ne yaptığıyla dahi ilgilenmeyen Napolyon’un önünde ölmekten gurur duymaları...
Kendisi de askerleriyle birlikte, hiç gerekmediği halde nehre atılan Leh Albay’ın Legion d’honneur nişanına layık görülmesi...
E, Allah razı olsun, böylesi bir lütuf için can verilmez mi!!!
Şu insanoğlu ne çözülemez bir varlık. Bir yanda insanlık onurunu her şeyin üzerinde tutanlar, diğer yanda hayranlık zannettiği akıl tutulmasıyla insanlığını ayaklar altına atanlar. Şimdi, bu iki tip aynı gezegende huzur içinde nasıl yaşayabilir ki? Elbette savaşlar da bitmez, haksızlıklar da.
İnsan dışardan bakınca bu olaya nasıl da şaşkınlık içinde kalıyor di mi? Halkbuki bu insanlar da ortalama bir zekaya sahiplerdi bazıları belli mevkilerdeydi peki inasana insanlığını ne unutturur nasıl bir akıl tutulması yaranmak pahasına insanı pisi pisine ölüme götürür. Bu galeyana gelmek midir, manupüle olmak mıdır bu bilmem ki nedir Neşe Hocam...
1 sonraki yanıtı göster
Neden “Savaş ve Barış”?
Tarihi standart kaynaklardan okumakla yetinmemek için.
Bir dönemin Rusya’sını ve yaşananların diğer toplumlara etkisini öğrenmek için.
Tolstoy’un bu eseriyle Avrupa tarihini değiştiren bazı olayları birçok tarihçiden daha verimli aktaracağını tahmin ettiğim için.
Hayatın çok geniş bir alanı olduğunu kabul edip, bu alana güçlü bir kalemin rehberliğinde tanıklık etmek için.
İnsanlığın siyasetten ve hırslardan çok daha üstün olduğunu gözler önüne çarpıcı bir şekilde serdiği için.
Ve elbette böyle bir başyapıtı tanımaktan kendimi mahrum bırakmamak için “Savaş ve Barış” okuma zahmetine girdim. Zahmet diyorum çünkü, bu tarz eserleri okumak hakikaten emek istiyor. Hele de Rus Edebiyatı’nı çok hevesle okumayan biri olan benim için:)
İlk iki yüz sayfayı okumayı ancak başardım ve epey geciktiğimin farkındayım:) Yorumlamalara da pek katılamadım çünkü çok meşgul bir dönemimdeyim. Beni hoş göreceğinize inanarak, elimden geldiğince sizlere eşlik etmeye çalışacağım.
Tüm okur arkadaşlarıma keyifli okumalar diliyorum.
3 önceki yanıtı göster
Hocam keşke tarihi ona göre ayarlasaydık yoğunluğunuzun olacağını biliyorduysanız. Ama siz bi şekilde kotarırsınız bence :))
1 sonraki yanıtı göster
Yaşamımız boyunca hayata bir anlam yüklemek için çabalarız. Farklı fikirlere yöneliriz, bir zaman gelir ki bize uygun olanın bu olmadığını fark eder, tutunduğumuz o fikirden vazgeçip başka bir tarafa geçeriz.
Tolstoy da, hayatına bir anlam yüklemeye çalışan Pierre üzerinden bunun bir örneğini vermiş. Masonluğu seçen Pierre’in aynasında kendi seçimlerini okuyucuya yansıtmış. Sevgi, Allah inancı, iyilik, kardeşlik, paylaşmak gibi ilkelere bağlılıklarını savunan masonlar arasında, hiç asgari ücretle çalışan bir üye oldu mu acaba?😉
1 önceki yanıtı göster
Başlangıçta her şey güzeldir ve güzel olan her şey insanın yönetme, yönlendirme, hırs, üstünlük kurma, gruplaşma ve güç elde etme gibi maksatlarıyla karşılaştığında ve buna maruz kaldığında çirkinleşmeye başlar belki masonlukta böyledir kuruluş amacı tam da Tolstoy'un ilk başlarda bahsettiği gibi erdemli maksatlar taşıyordur kimbilir. İnsanın en büyük savaşı kendiyle kendi nefsiyle olandır. İslamda kişinin her daim cihadda olması öğütlenirken çoğu insanın anladığı gidip ülkeler fethetmekten ziyade nefsle olan cihadı kastettiği bize verilen en sık öğütlerden biriydi yetiştirilirken. Tolstoy'un karakterleri de her daim bir cihadın içindeler kendi içlerinde ve baş edemedikleri bu savaşlar onları başka savaşlar bütününün içine sürüklüyor. Yönetemedikleri, kendi kontrollerinden çıkan hayatlarıyla bütünüyle yorumlanan tek tek ayrıştırılıp yanlışlarının yargılanmadığı kalabalıklar içinde kayboldukları hem ruhlarındaki gelgitleri unutup hem yargı mekanizmasını devre dışı bırakarak edindikleri rahatlıktan istifade etmek, hem de bir savşçı bir kahraman etiketiyle şişirilip ego tatmin etmek için savaşa katılan esasen tek başına bir hiç olan aciz insan güruhları. Ve bu ezik aciz güruhların kendi içlerinde çıkardığı savaş manyağı liderler. Tolstoyun bir iddiası da bu liderlerin savaşı istediği değil bu ezik güruhların bu liderleri savaşa meylettirdiği kitlelerin yanlışın temelini oluşturduğu ffakat bizim ancak piramidin tepesini görüp onu yorumladığımız yönünde ben de böyle düşünüyorum. Kimse tek başına büyük kitlesel hareketlerin mümessili olamaz onu buna iten destek veren kitleler de en az onun kadar suçludur.
1 sonraki yanıtı göster
Austerlitz Savaşı (Aralık 1805)
Avusturya,Çarlık Rusya ve Fransa imparatorlarının üçünün de orduları başında savaşa katıldığı diğer adı İmparatorlar Savaşı olan hâdise..
Fransa kendinden sayıca üstün Rusya ve Avusturya birleşik ordusunu 4 saat gibi kısa bir sürede ,güzel bir arazi konumlanması taktiği ile kaderin cilvesi birden ortaya çıkan sis’in ortalığı kaplamasının da etkisiyle ve fransız askerlerinin mevzilendikleri yerde görünmemeleri savaşın seyrini Bonapart lehine değiştirmiştir.
Bir rivayete göre Napolyon ,zaferinden sonra askerlerine nutuk çekerken der ki;
‘ İşte cesur bir asker cevabını duymak istediğiniz yerde Austerlitz’deydim dersiniz.’
Bu savaştan sonra Napolyon Avrupanın haritasını istediği gibi çizmiştir.
Austerlitz bugün Çek topraklarında bir kasabadır.
Şans buna denir bilgiler hazı ve nazır ayağımıza geliyor çook teşekkürler Hocam keyifli akşamlar 🤗
1 sonraki yanıtı göster
Varız efendim...
Kıyıda köşede, kütüphanenin unutulan bir yerinde okunmamış tuğla kalmasın...
Birlikte okumalar her zaman daha verimli ve sizin de dediğiniz gibi alıntılarla, yorumlarla bu serüveni daha da ilgi çekici hale getirecektir..
Geriye sayım başlasın...
TİLSİT ANTLAŞMASI(1807)
Rusya ve Fransa arasında imzalanmış bir anlaşma.
Gizli maddesine göre Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki topraklarını kendi aralarında paylaşmışlar ve hem Osmanlı’ya hem de İngiltere’ye karşı eğer arabulucululuk şartlarını kabul etmezlerse birlikte hareket etme kararı almışlardır.
Daha sonra Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda anlaşamayınca anlaşma şartlarını uygulamamışlar.
KLAVSEN
Barış döneminde bizim Sonyalar,Nataşalar,Rostoflar kış akşamlarında beraber klavsen başında akşam vakitlerini geçiriyorlar.O dönemin Petersburg ve Moskova mâlikânelerinin hepsinde bu klavsenden var ve popüler bir çalgı.
Piyano’nun atası denilebilir ama piyano kadar tok sesi yok..
youtu.be/DoRe2_wTF2M
3 önceki yanıtı göster
Ben piyanoya klavsen dediğini düşünmüştüm hatta baya baya da emindim ki hiç araştırmak düşmedi aklıma 🤭
5 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.