Zavallı Andrey! Liza ile mutluluğu bulamayan,
savaşın başlarında şan şöhret uğruna ailesini bile feda edebileceğini sanan, Austerlitz Savaşı’nda ordu büyük kayıplar verirken geri çekilmeyerek vurulduğunda gökyüzü sayesinde her şeyin boş olduğu gerçeğiyle yüzleşen, savaştan önce Napolyon’a hayran olan Andrey... Gerçekler suratına tokat gibi çarpınca, “büyük adamlar”! dediklerimize hayran olmanın hiçliğini fark etti. Hepimiz fark edebilsek!
Bir meşe ağacı bile ona, büyük olaylar ve adamlardan çok daha anlamlı geldi. Ona, “Hayır, hayat otuz bir yaşında bitmez.” dedirten ağaçta hayatın gerçeğini buldu.
Hayatın anlamını ararken Tolstoy’un doğayı kullanarak yol gösterişinin güzelliği...
887 sayfanın sonunda dedim ki, Tolstoy sağlam bir psikologmuş:)