Gönderi

Dünya işlerindeki ilimler bile hocasız, üstadsız öğrenilmez. Bir insan hocasız doktor, kimyager olur mu? Bu ilimleri bize öğreten hocaya, üstada karşı çıkmak bizzat ilme karşı çıkmak olur. Doğru yol ilimle bulunur ama ilmi öğreten de hocadır, üstaddır. Resulullah da (s.a.v) mürşiddir. İmam-ı Âzam, İmam-ı Şafî gibi ehl-i sünnet âlimleri birer mürşid olduğu gibi, Abdülkadir-i Geylânî ve Şah-ı Nakşîbend Hazretleri gibi evliya zatlar da birer mürşiddir. Mürşide düşmanlık ilme yani dine düşmanlıktır. Kuran-ı Kerim’de, "Bilmeyen, Kuran'a ve hadislere baksın." denmiyor, "Bilmiyorsanız, bilenlere sorun!" buyuruluyor. (Nahl, 43) Peygamber Efendimiz de (s.a.v) "Âlimlere tâbi olun, onlar rehberdir!" buyurarak bir bilene, bir mürşide tâbi olmayı emrediyor. İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyuruyor ki: "Dinî hükümleri rehbersiz, hocasız, kendi aklıyla anlamaya çalışmak isteyen, peygamberliğe inanmamış olur." Mürşid kıymetlidir ama bu zât, kâmil mürşid olursa daha kıymetlidir. Mürşid-i kâmil bütün sözleri ve bütün işleri İslamiyet’e uygun olan, İslamiyet'i iyi bilen, derin ehl-i sünnet âlimi demektir. Mürşid-i kâmil, ictihad derecesinde yüksek âlim olduğu için hem ilim hem de marifet sahibidir. İmam-ı Rabbânî, Mevlana Halid-i Bağdâdî, Seyyid Abdülhakim-i Arvâsî Hazretleri gibi mürşid-i kâmil olan zatlar böyledir. Böyle zâtlar, hem âlim hem evliyadır.
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.