Sarayları andıran şık bir sinemaydı. Yalnız koltuklar çok dar ve sertti.
Oturmayın denediğimizde, tavukların tünediği değneklerin üzerindeyiz sandık. Hiç rahat değildik, gerilerimiz sancımağa başlamıştı. Bir süre sonra, arkamızdan bir adam bağırdı: «Oturalım, oturalım...»
Ama oturmuştuk ya işte, herhâlde şaka ediyor diye düşündük. Ne var ki bize çok iyi davranan bu bay, biraz sonra ne yapacağımızı gösterdi. Bunların açılır kapanır koltuklar olduğunu, oturmadan önce aşağı itmemiz gerektiğini söyledi. Budalaca davranışımızdan ötürü utanmıştık. Koltukları aşağı itince, ne kadar yumuşak olduklarını anladık, hani Tenno bile oturabilirdi bu koltuklara. Günün birinde annem de böyle bir koltuğa otursa ne güzel olurdu...
Haruki Murakami ile Fırın Saldırısı kitabıyla tanışmıştım. Okuduğum ikinci kitabı olan Uyku içimde adını koyamadığım hisler uyandıran bir sonla bitti. Gerçi bu kitaba başka bir sonda yakışmazdı. Kitabın dili o kadar güzel ki sizi sarıp sarmalıyor, elinizden tutup sizi içine çekiyor. Diğer eserlerini de heyecanla okuyacağım Murakami’nin bu kitabını şiddetle tavsiye ediyorum.
UykuHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20153,118 okunma