Anne veya babayı ya da çok eski bir arkadaşı kaybetmek çoğu kez geçmişi kaybetmektir: ölen kişi çok eski dönemlerin değerli olaylarının yaşayan tek tanığı olabilir. Ama bir çocuğu kaybetmek geleceği kaybetmektir: kaybedilen, kişinin yaşam projesinin ta kendisidir ne için yaşadığı, gelecekte kendini nasıl tasarladığı, ölümü aşmayı nasıl umut edebileceğidir (insanın çocuğu aslında onun ölümsüzlük projesidir). Bu durumda, mesleki dilde, anne babanın kaybı ”obje" kaybı” (”obje” insanın iç dünyasının oluşumunda etkili bir rol oynamış olan kişidir) iken çocuğun kaybı ”proje" kaybıdır (yaşamın yalnızca nedenini değil nasılım da ortaya koyan belli başlı , düzenleyici yaşam prensibinin kaybı). Bu durumda çocuk kaybının katlanılması en güç kayıp olmasına, birçok anne babanın beş yıl sonra hâlâ yas tutuyor olmasına, bazılarının hiç bir zaman kendilerine gelmemesine şaşmamak gerekir.
İnsan, geceleyin, yalnızsa, en çok kendini gereksiniyor: zaten, yalnızlığın büyük güç kaynağı oluşu da bundandır: gündüz de öyledir de, gecedeki yaslanış bambaşkadır.
Uzun zamandır okurken sinir krizi geçirdiğim, başımı duvarlara vurmak istediğim, içinde sevecek bir şey bulamadıkça goodreads puanını düşünüp bir mantık bulmaya çalıştığım bir kitap olmamıştı. Sevmediğim çok kitap okudum ama beni bu kadar sinirlendireni görmemiştim.
Baştan söyleyeyim, kitabı sevenlere lafım yok. Yalnız bana fan girl modlarında
Varoluşçuluk felsefesinin öncülerinden sayılan Soren Kierkegaard, bu kitabında tıp dilinde " depresyon, uyumsuzluk, ve karamsarlık " diye adlandırılan başlıkların temel sebebi olan umutsuzluğu konu almış. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde umutsuzluğun ne olduğuna, bu durumu tespit etmeye ayırmış. İkinci bölümü ise umutsuzluğu
Gerçek kıskanç ise bambaşkadır; onun nelere katlanıp sineye çekeceği ve bağışlayabileceği güç kestirilir. Herkesten çabuk bağışlayan kıskanç kimseler ve kadınlar iyi bilir bunu...
Belli bir yaşayış uygulamışlar bana. Görünmeyen bir giysi giydirmişler. Sıkıyor beni, çıkarıp atamıyorum. Düğmelerini çözemem mi? Bu bile güç. Ya çıkarıp atanlar? Tutuyorlar onları. Deliler evine kapıyorlar.
Neden bu başlığı seçtim!
Kulağa fazla acımasız geliyor değil mi?
Eser beş farklı kurgudan meydana geliyor ve bunların çoğunun ana fikri insanın zalimliği, öldürücülüğü ve vahşiliği...
Sizlere bu kurguları spoiler vermemeye çalışarak, ana fikirlerine değinerek ve beni düşündüren soruları da ekleyerek vermeye çalışacağım.
İlk kurgu: