Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yağmur olup yüzüne yağmak, ırmak olup ayağına akmak ister.
Sevgi
Yavaş tavaş uyanırken orman ırmak devinirken yumuşak meltem eserken öğleyin Belirlenen saatte İnandığımız daha güzel çağların
Reklam
Sevgi
Yavaş tavaş uyanırken orman ırmak devinirken yumuşak meltem eserken öğleyin Belirlenen saatte İnandığımız daha güzel çağların
ŞİİRİDEN ALINTIKitabı okudu
güzel, çok güzel bir kadın vardı perdede, güzel olduğu kadar dertliydi de. sonra geniş ve sakin bir ırmak gördü, sonra bir çiftlik evi, yeşillikler içinde bir amerikan çiftliği. sonra, dertli güzel kız galip’in daha önce hiçbir filmde görmediği orta yaşlı bir adamla konuşmaya başladı. konuştukları kadar ağır ve sakin hareketlerinden ve yüzlerinden hayatlarının dertlerle dolu olduğunu anlıyordu galip. anlamaktan öte, biliyordu. hayat dertlerle doluydu, acılarla, biri bitince öbürü gelen, öbürüne alışırken bir yenisi bastıran ve yüzlerimizi birbirine benzeten derin acılarla. birdenbire de gelseler, bu acıların çoktan beri yolda olduğunu biliyorduk biz, onlara kendimizi hazırlamıştık, ama gene de dert, bir kâbus gibi üzerimize çökünce bir tür yalnızlığa kapılıyorduk; başka insanlarla paylaştığımızı sandığımız zaman mutlu olacağımız umutsuz ve vazgeçilmez bir yalnızlık. galip bir an kendi derdiyle perdedeki kadının derdinin bir olduğunu hissetti; ya da dert yoktu da ortak bir dünya vardı: çok fazla bir şeyler beklenmeyen, ama hiçbir zaman da küsülmeyen, anlamı ve anlamsızlığı sınırlı, insanı alçakgönüllüğe çağıran yerli yerinde bir dünya.
Sayfa 102 - yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
mekânın ruhu “Mekânların kişiliği, ruhu vardır.” derler. İnanırım. Camilerin vardır mesela. Hem de ufak büyük demeden her birinin. İçinde göze görünür, etrafa dağılır, duvara kokusu siner pek az günah işlenmiş yerlerdir camiler. Girdiği anda insanı kucağına alır, sakinleştirir, başını okşar, elinden tutup huzura çıkarır. O yüzden hiç olmazsa dışarıda olduğunuz günler namazı camilerde kılın, derim. Her birinden, lazım oldukça açıp açıp bakacak, içinizi ferahla- tacak, sizi sevdiğiniz bir mekâna gitmenin heyecanıyla seccadeye götürecek bir bakma yeri (manzara bu demek) çakın zihninizin duvarına. Sonraki namazlarda lazım oldukça çıkarıp asarsınız gönül gözünüzün önüne. Beylerbeyi Hamidievvel Camii’nde durgun bir göl suyunun üzerindeymiş gibi kılınan namaz (üstelik güzelim denize sırtınızı verirsiniz orada kıbleye dönmek için. Dünyayı arkaya atmak bundan daha güzel sembolize edilir mi başka yerde?) Diyarbakır Ulu Camii’nde bir ormanın içindeymişsiniz gibi olur. Topka- pı Sarayı’nın içindeki camide boğaz önünüze serilir namazda, altından ırmak akan cennetteymişsiniz gibi kılarsınız bu sefer. Hele şehirlerin anasında bir yeşil mermer duvarın önünde namaza durmuşluğunuz varsa, sonraki her namaza elinizden tutar kaldırır sizi. Seccadeler de mühimdir (diye düşünüyorum artık). Özenil- meli, hâlimiz vaktimiz yoksa bile ne edip edip eli yüzü düzgün birkaç seccade edinmeli. Onu serdik mi her ilmeğini atarken, nakışının her iğnesini işlerken salavat getiren ellerin, üzerine diz kırıp yüz süren kalplerin bereketiyle kanatlanır belki şevkimiz.
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Reklam
Kuruyan toprağıma su ol yeter ki gel, yağmur ol in bağrıma Bu kadar ısrarla çağırmadı kimse kimseyi, tamamla bu fethi, sun bana zaferimi. Bir ırmaksam döküldüğüm deniz ol, bir denizsem kuytularıma sokul bana akan ırmak ol. Bir takdime sana kalbim, bir sunu sana bedenim. Yeter ki senden muradımı alayım güzel, yeter ki sana muradımı vereyim .
Sayfa 106 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Bir Yüzün Diyorum
... İnsan ölmek için yaratıldı korkuya inanma, Ateşe inanma, suya, havaya inanma, Aşk bile ölüyor aşka inanma. Bir ceket al üstüne, Bir geyiği düşle, bir ağacı hatırla, İnsan düşmek için yaratıldı, kuşlara da inanma. Sen sıkı sıkı sarıl kalbime dünya sandığın yer değil, Sandığın yer değil en güzel yerin, En güzel yerinde değiliz biz bu şiirin. Irmak Eriş open.spotify.com/episode/4K0FMe9...
...gökyüzünün de bu denli yüksek ve güzel olduğu, böylesine özlem dolu bir maviliğe boyandığı görülmemişti. Irmak böylesine temiz ve berrak, böylesine yeşilimsi olmamıştı hiç, böylesine yüzü gülmemişti ve savak ilk kez böyle göz kamaştırıcı beyazlıktaydı, ilk kez böyle tatlı tatlı çağıldıyordu.
Sayfa 161 - afaKitabı okudu
Irmak bir ağacın yanından geçer, onu selamlar, onu besler, ona su verir... ve devam eder, dansına devam eder. Ağaca yapışmaz. Ve ağaç da ona, "Nereye gidiyorsun? Biz evliyiz! Ve beni terk edebilmen için önce bir boşanma olması lazım; en azından bir ayrılık dönemi! Nereye gidiyorsun? Ve madem beni terk edecektin, niye etrafımda o kadar güzel dansettin? O zaman beni niye besledin?" Hayır, ağaç çiçeklerini şükranla ırmağa yağdırır ve ırmak yoluna devam eder. Rüzgâr gelir ve ağacın etrafında dans eder ve gider. Ağaç da ona kokusunu verir. Bu ilişki kurmaktır. Eğer insanlık büyür, olgunlaşırsa, sevgi de böyle olacak: Buluşan, paylaşan, devam eden insanlar; sahip çıkmadan, hükmetmeye çalışmadan. Aksi halde sevgi bir güç gösterisi haline gelir
Reklam
IRMAK GİBİ
Güler yüzlü, tatlı dilli, gönlü güzel insanlar , bir ırmağa benzer. Her gittiği yere, ırmağın etrafına yaptığı gibi, yanındakilerine ve çevresine hayat, neşe, moral ve iman saçarlar ... KK
Daha güzel Çukurova betimlemeleri yok…
Sarı, mor açmış, insan boyu, her birisi bir ağaç gibi sığırkuyruklarının, gene birer ağaç gibi, pembe, mor, som mavi, kırmızı el büyüklüğündeki hatmilerin, göbeğe kadar çıkmış pıtırakların, dize çıkan firezlerin arasından hendekleri inip çıkarak, ağzına kadar suyla dolu çeltik arklarını atlayarak, öğleye doğru Anavarzanın altına ulaştılar. Sıcak kızdırmış, yolların tozları fırın külüne dönmüştü. Anavarza kayalıkları, önünden akan Ceyhan ırmağının vurduğu ipiltilere boğulmuş, binbir biçim ışık oyunlarında gözleri kamaştırıyordu. Irmak burada durgun, bir ışık seli gibi ovayı doldurmuş akıyordu.
Bu muamele nedir yaaaa:)
"Ey benim gülen yüzüm, sevgilim.. Senin güzelliğin dünyaya dedikodudur. Bu ne güzellik? Bu ne yüz? Bu ne güldür ? Acaba saçın amberi görüp mis kokulu olmuş ? Bu ne saç, bu ne kahkül, bu ne zülüftür… Aklım saçının kokusuyla doludur, Bu ne güzel koku, bu ne ıtır, bu ne hoştur… Gözyaşı dalgalarım taşıp başımdan aştı, Bu ne deniz, bu ne ırmak, bu ne nehirdir.. Muhibbi ansızın divane oldu.. Bu ne aşktır ? bu ne derttir ? bu ne huydur?
Allah ŞAHADETLERİNİ kabul etsin.
MEKANLARI CENNET OLSUN 2015-2016-2017 YILI TEMMUZ AYINDAN BERİ 1170 VATAN EVLADI ŞEHADETE ERDİ 1-ŞEHİT POLİS MEMURU BÜNYAMİN TORĞUT 2-ŞEHİT POLİS MEMURU OKAN ACAR 3-ŞEHİT POLİS MEMURU FEYYAZ YUMUŞAK 4-ŞEHİT UZMAN ONBAŞI MÜSELLİM ÜNAL 5-ŞEHİT ASTSUBAY MEHMET YALÇIN NANE 6-ŞEHİT POLİS MEMURU TANSU AYDIN 7-ŞEHİT ASTSUBAY İSMAİL YAVUZ 8-ŞEHİT UZMAN
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.