Bir gün gelecek, herkes bütün bunların nedenini,bu acıların neden çekildiğini öğrenecek Gizli hiçbir şey kalmayacak,ama şimdi yaşamak gerek...Çalışmak gerek.Yalnız çalışmak!
İki yüzyıllık tarihi var şu kentin.İçinde yüz bin kişi yaşıyor.Ama ne geçmişte ne de şimdi, bir tek kişi yok ötekilere benzemeyen.Kendini yüce bir amaca adamış tek bir kişi yok.İnsanda kıskançlık duygusu ya da öykünmek için tutku uyandıracak ufacık yetenekli bir sanatçı,tek bir bilim insanı yok.Sadece arabalara kurup gezer,yer içer,uyur ve can sıkıntısından büsbütün aptallaşmamak için yaşamlarını iğrenç dedikodular,votka,kumar ve birbirlerini mahkemeye vermekle renklendirirler...Karılar kocalarını aldatır; kocalar yalan söyler, olup biteni görmezden,duymazdan gelirler... Ve bütün bu bayağılıkların etkisi çocukları karşı konulmaz biçimde ezer,onlardaki tanrısal kıvılcımı söndürür ve onlar da tıpkı analar babaları gibi birbirinin benzeri,aynı zavallı cesetler olup çıkarlar.
İnsan emek harcamalıdır.Kim olursa olsun,öylesine çalışmalıdır ki terler aksın yüzünden.Yaşamın anlamı,amacı,mutluluk coşku sevinç bundandır sadece...Ne güzel bir şey şafakla birlikte kalkıp da sokata taş kıran bir işçi olmak, ya da bir çoban ,ya da çocukları eğiten bir öğretmen ,ya da bir demiryolu makinisti...Tanrım,insan olmak şurada dursun,çalış da öküz ol istersen; saat on ikide kalkıp yatakta kahvesini içen, sonra da iki saat püsüyle giyim kuşamıyla uğraşan bir kadın olacağına.sıradan bir beygir ol daha iyi...
Ona hiçbir şey acı vermiyordu artık, hiçbir yeri ağrımıyordu, yanıp kül olmuş bir ağacın kovuğu gibi boş ve kapkara olmalıydı içi.Kanı öylesine sessiz akıyordu.