Yaşamda boşluklar yoktur. Eğer sen, kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bunları doldurmazsan, bunu senin adına tiim zalimliğiyle o yapacaktır.
Fiziksel ölüm, her gün içimizde gerçekleşen milyonlarca ölümün maddeye dönüşen görüntüsüdür; acıya düşkün ve ıstırap çekmeyi seven bir insanlıktan alınıp benimsenmiş bir inancın kristalleşmesidir.
Yaşantında her şey tekrar ediyor... Aynı olaylar defalarca aynı şekilde yaşanıyor, çünkü onları değiştirmek istemiyorsun. Yine şikâyet ediyor, yine dünyayı suçluyor ve yine dışarıdan birilerinin seni incittiğine ya da sana felaket getirdiğine inanıyorsun.
Zamanın bu döngüsüne sıkışıp kalmış bir kişinin gerçek bir geleceği olamaz; yalnızca tekrar tekrar yaşadığı bir geçmişi olur.
Varlığın, fiyatları rasgele konulmuş, kötü yönetilen bir dükkândan farksız, incik boncuklar fahiş fiyatlıyken, değerli taşlar indirimde. Böyle devam etmekle, yakında iflas bayrağını çekeceksin demektir.
Bağımlı olmak, istem dışı bile olsa, her zaman kişisel bir seçimdir. Hiç kimse veya hiçbir şey, seni bağımlı olmaya zorlayamaz; bunu ancak sen yaparsın.
İrade olmadan düşünceler, duygular ve arzular, oluşun içinde başıboş dolaşan parçacıklar gibidir ve 'sen' de evrenin insafına kalmış küçük bir parçacıksın...
Zafer, belki de harp denilen fahişenin vaat ettiği öpücüktü. Fahişe, fakat Messalina'lar, Kleopatra'lar, Zenon'lar gibi bir fahişe... İnsana her şeyini bıraktıran, insanı her şeyinden vazgeçiren bir fahişe...