Henüz 14 yaşındayken babasının işlediği cinayetin bedeli olarak, istemediği halde yaşça çok büyük birine "Ödek" olarak verilen Hatice Yakut, 52 yaşında okuma yazmayı, 53 yaşında bilgisayar kullanmayı öğrendikten sonra "Ödek" adında bir kitap yazmış.Peki "ödek" nedir? İşlemedikleri bir suçun cezasını acılar içinde süren hayatlarıyla ödeyen kız çocukları demektir. Bugün 60'lı yaşlarında ve 11 çocuğa sahip yazarımız "Hatice Yakut", tanıklık ettiği ödek kızı geleneğinin yaşattığı acıları içinde hissetmiş. Bunu bizzat yaşayan olarak kaleme aldığı bu kitap kanımı dondurdu. Kitap baştan aşağı travmatik olay örgüsüne sahip. Okurken sinirler gerim gerim geriliyor. Fakat o kitabı asla okumayı bırakmayacağınıza adım gibi eminim. Eser vicdana dokunuyor ve farkındalık yaratıyor. Toplum gerçeklerini görmezden gelmememiz gerektiğini kulağımıza bağıran bu eser beni bitirdiğim dakikalarda hâlâ etkisi altında tutmaya devam etti. Kitaptaki karakterlerin iç dünyası o kadar pak yansıtılmış, o kadar iyi betimlenmiş ki, her karakteri ayrı ayrı yaşıyordum. Nice yavrular her şeyden bir haber öyle travmatik anlara şahit oldu ki. Hissizlik nedir, tükenmişlik nedir, bir de bu yavruların, bu minnacık çocuklarımızın dilinden okuyun. Korkunç. Bir o kadar da hazin.
ÖdekHatice Alkan Yakut · Kitap Otağı Yayınevi · 20192 okunma
Kanada'da uzun yıllar yaşadıktan sonra doğduğu topraklara, El Salvador'a kısa bir ziyarette bulunan Vega'nın, bu zorunlu ziyaret sırasında yaşadığı tiksintiyi arkadaşı Moya'ya anlatışı kitabın konusu. Ama ne tiksinti... İç Savaşın da etkisiyle iyice yozlaşmış bu halkı monolog şeklinde aktarırken ülkesinin siyasi yozlaşmışlığını, kurumların yetersizliği ve kalitesizliğini, askerlik kurumunun vahşiliğini, kirliliği, gürültüyü, eğitimsizliği, kısaca gelişememekte olan tüm ülkelerdeki benzer olumsuzluklara değiniyor. Bir hesaplaşma, tepki ya da salt eleştiri olamayacak kadar sert ifadeler kullanıyor yazar ki kitap ilk olarak 1997'de İspanyolca yayımlandığında yazarın ölüm tehditleri almasına sebep olmuş. Aslında içine doğduğu kültür yazar açısından bakıldığında ona çokça malzeme sağlamışa benziyor, fakat senelerce Avrupa'da yaşayıp 'idealist' ya da 'elit' kodlar yüklenmiş olacak ki, bu malzemeyi sadece hayal kırıklığı ya da kaderin kötü bir cilvesi olarak görüp kültürünü yermeyi tercih etmiş. Bu durum ona bazı kapıları açmıştır elbette ki... Hep açar, böyledir...
Ben kitabı akıcı bulmamakla birlikte yazarın çok tekrara düştüğünü düşündüm okurken. Son olarak diyorum ki; Kaçabilirsin ama saklanamazsın Moya; kimliğin benliğindir, doğduğun ev kaderindir
TiksintiHoracio Castellanos Moya · Notos Kitap Yayınları · 2019341 okunma
312 sayfalık bu eser, özellikle ergenler ve genç yetişkinler üzerine odaklanıyor ve onların beyin gelişimi, psikolojik ve fizyolojik süreçleri hakkında bilgiler sunuyor.
Kitap, gençlerin ve ebeveynlerin karşılaştığı zorlukları anlamalarına yardımcı olmak için bilimsel verilerle desteklenmiş bir anlatıma sahip. Yazar, okuyuculara sadece bilgi vermekle kalmıyor, aynı zamanda gençlerin iç dünyalarını ve yaşadıkları zorlukları anlamaları için bir rehber sunuyor. Ergenlik dönemindeki gençlerin yanı sıra ebeveynler için de faydalı bir kaynak olarak değerlendiriliyor.
Okurların yorumlarına göre kitap, sıcak bir anlatım tarzına sahip ve okuyucuya yakın bir dil kullanıyor. Ergenlik dönemindeki gençlerin ruh hallerini, gelecek kaygılarını ve iç sıkıntılarını ele alıyor ve bu dönemdeki zorluklarla başa çıkma konusunda önerilerde bulunuyor. Ayrıca, internet bağımlılığı ve sanal ortamın gençler üzerindeki etkileri gibi güncel konulara da değiniyor.
Genel olarak, “Dünyanın En Yalnız Beyni” kitabı, gençlerin ve onların ebeveynlerinin ergenlik dönemiyle ilgili zorlukları daha iyi anlamalarına ve bu süreçte kendilerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda bilgi edinmelerine yardımcı olacak bir eser olarak görülüyor.
"Ey İnsan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranyumda değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden kopararak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiçbir
Yaşarken rüya mı görüyorum, rüya görürken yaşıyor muyum ya da rüya ile hayat bende karışmış, kesişmiş, iç içe geçerek bilinçli varlığımı oluşturmuş şeyler mi, bilmiyorum.
Kitabı fenalık geçirmeden okudum ya helal olsun bana.O kadar ortalamaydı ki zaten 300 sayfa iç ses okumuşumdur.Doğru düzgün diyalog yok.Tristan ile Morana birbirlerine kaç kelam ettiler bilmiyorum.Ortada olay da yoktu.Güya mafya dimi böyle vurgulu kırdılı bir şeyler okuruz dedim o da yoktu.Seri devam ediyor ama ben etmeyeceğim.Çok çok daha güzellerini okumuş bir dark-romance hastası biri olarak söylüyorum,neden böyle bir serinin telif hakları alınıp da basıldı anlamıyorum .Daha kaliteli bir kitap olacağını ummuştum maalesef sevmedim.
.
On beşinci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun yaşadığı, bir iç karışıklık dönemidir. Bu dönem, 1402 Ankara Savaşı’ında Osmanlı’ya bir gerileme yaşatmıştır. Kara Tatarlar Osmanlı İmparatorluğu'na ihanet etmiş, Rumeli Sipahileri ve savaşçı Zaya’nın çırpınışları da boşa çıkmış, Timur filleri ve orduları ile bir imparatorluğu devirmiştir.
Fakir Baykurt’un okuduğum ilk kitabı.. Yazarla fazlaca geç tanıştığıma üzüldüm.. Köy enstitüsü mezunu bir öğretmen kendisi.. İç Anadolu şivesiyle yazdığı romanını çok severek okudum ( biraz daha okusam onlar gibi konuşmaya başlicaktım :) )Diğer kitaplarını da listeme aldım .. Bizim çok kıymetli Türk yazarlarımız var ve önceliğim her zaman onları okumak olacak .. İyi okumalar ..
Mənə çox maraqlı gələn əsərlərdən biri idi və 1 gecədə oxuyub bitirdim.
Yaşadığı şəhərin divarları ilə, küçələrlə dost olacaq qədər yalnız bir adam düşünün. Və bir gecə təsadüfən qarşılaşıb dost olduğu gənc qız–Nastenka...Yalnızlığına son vermək üçün adam Nastenkaya dost olmalarını təklif edir.
Ona heç vaxt aşiq olmaması şərti ilə Nastenka bu
Komünist Enternasyonal Belgelerinde Türkiye Dizisi, Frankfurt Goethe Üniversitesi Kütüphanesi’nde tamamı bulunan ve onbinlerce sayfadan oluşan Komintern yayınlarının Türkiye ile ilgili her kısmı dikkatle taranarak oluşturulmuş.
Komünist Enternasyonal Kongre Tutanakları, Komünist Enternasyonal Dergisi, Enternasyonal Basın Haberleri Dergisi,
Bazı İnsanlar Böyle Yaşar - Filiz Puluç
Herkese selam. Bu yazardan okuduğum ilk kitaptı. Bazı yorumlarda çok fazla betimleme var kasvetli bir havası var gibi yorumlar okudum ondan biraz tereddüt ederek başlamıştım. Betimlemeden çok Lia'nın iç sesini okuduk ve bu beni bir tık başlarda sıktı açıkçası. Zaten Lina çok içine kapanık kasvetli biri ve iç sesini okumak çok daha fazla yordu beni açıkçası. Ama kitaba devam ettikçe olaylar açıldıkça neden öyle olduğunu anladım. İlk 200 sayfa Lina'nın Aral ile tanışmasini ona güvenmeye çalışmasını falan okuyoruz. Ondan sonra işler değişiyor tabii. Aral'ın ailesini kardeşlerini okumak çok keyifliydi bu kadar kasvetli bir kitaba komik karakterler lazımdı gerçekten. Ve bence Aral ve Lina önceden tanışıyor. Aral her ne kadar sabırlı biriyim dese de bu kadar sabırlı olamaz kimse. Lina yapmak istemiyor bir şeyi ama yapıyor sonra pişman oluyor. Öfkesini bir türlü dizginleyemediği için etrafındakileri kırıyor. Aslında 8 verecektim kitaba başlarda sıkılsam da daha sonra ki o gizemi olayların bağlanması güzeldi ama Lina başıma ağrı çıkardı resmen içindeki kasvetiyle.. Diğer kitaplarda belki daha az düşünür... İkinci kitabı da en kısa zamanda okuyacağım
"Varoluşsal sancı" dediğimiz o klişe kalıbın vücut bulmuş hâli Hikmet'in başrolde olduğu Tehlikeli Oyunlar...
İç dünya karışıklığı, toplum çatışması ve varoluşsal sorgulamalarla dolu bir kitap. Sizi yer yer hayattan soğutacak, depresif ve umutsuz birkaç gün geçirtecek, kendinizi Hikmet sandıracak, zihninizdeki kötü olasılıklara
Muhtelif Evhamlar Kitabı Ömür İklim Demir ile tanışma kitabımdı. Kitabı bitirdiğimde iyi ki de bu kitabı okumuşum dedim. Öykülerdeki kahramanların her birinin de çeşitli evhamları var. O yüzden kitabın adı Muhtelif Evhamlar Kitabı. Öykülerin konuları orijinaldi. Yazar yarattığı atmosferle her bir kahramanının iç dünyasındaki buhranı hissetmemizi